Karınca Kararınca
Yine olmadı. Yine uyuyakalmıştı. Alarmı defalarca ertelemiş, istediği saatte kalkamamıştı. Müjgan gözlerini açtı ve yanıbaşındaki telefona baktı. "Yine öğlen olmuş! Of yine erken kalkamadım, bu kadar mı zor ya?” dedi doğrulurken. İçerden sesler geliyordu, annesi onun için kahvaltı hazırlıyordu. Annesi güneşle beraber uyanır, hemen güne başlardı. Alarmsız ve zorlanmadan bunu yapmasına neredeyse otuz yıldır şahit oluyordu. Nasıl yapıyordu bunu? Telefon yok, saat yok, alarmsız nasıl erken kalkıyordu? Kahvaltıdan önce gün icinde yapması gereken birçok işi de hallediyordu.
“Ah güzel anneciğim, kızın günü yine uyku ile bitirdi” dedi, yüzünü yıkarken. Yüzüne aynada baktı, sanki genç yaşında yaşlı hissediyordu. Yorgun, hiçbir şeye enerjisi olmayan bir yaşlı. Bir de bu hastalık! Doktoru kendisine bir teşhis koymuştu. Müjgan bu teşhisi “hayatın hediyesi” sanırım diyerek ironik bir yorumla karşılamıştı. Bu yaşta böyle bir hastalık çıkınca “artık düzenli, dengeli bir hayat yaşamam lazım’’ demişti. Hedefler koymuştu, yaşamını değiştirecekti. Artık öyle gelişigüzel yaşamayacaktı. Zaten hayat da buna onu zorluyordu. Hedeflerini listeledi. Sabahları erken kalkacak, hemen yürüyüşe çıkacak, her gün beş kilometre yürüyecek, beslenme düzenini değiştirecek, istediği o işe girmek için elinden geleni yapacaktı. İstediği o araba, o tatil içinde para biriktirmeye başlaması gerekiyordu. Sağlık problemleri çıkınca yüksek lisansı ertelemişti, onun için de yapması gerekenler vardı.
"Sabah yapılan işe bereket iner." derdi annesi.
“Neden uyanmak bu kadar zor?” diye geçirdi içinden. Oflayarak kahvaltı masasına çöktü. “Annem, nerden buluyorsun her gün bu enerjiyi? Annesi tebessümle karşılık verdi.
“Hadi hadi konuşma, karnını doyur da dersine otur.” diye cevap verdi.
Müjgan’ın gerçekleştirmek istediği çok hayali vardı. Annesi hepsini hemen yapamayacağını söylüyordu. Zaten Müjgan da tezgahtaki ciğeri yakalamak için zıplayan ama bir türlü ulaşamayan kedi gibi hissediyordu. Annesine baktı. Nasıl da bu kadar canlı, diri ve umut doluydu. Babası rahmetli olmuştu. Annesi hem anne hem babaydı ve tek bir maaşla çocuklarının her işine yetişiyordu. Bu işin bir sırrı olmalıydı.
Müjgan sıcak ve heyecanlı bir sesle “Anne” dedi. Annesi bir soru geleceğini anlamıştı. “Söyle bakalım.’’ Bunca işe nasıl yetişiyorsun? Ben aldığım kararlara bir türlü uyamıyorum. Bir sürü hedef koyuyorum ama hiçbirine ulaşamıyorum. Bu yaşımda hastanelere gitmek zorunda kalan biri oldum. Para kazanmak istiyorum. Hastalığımla uğraşırken yüksek lisansı arka plana atmak istemiyorum. Para biriktirmek istiyorum, o hiç olmuyor. Alt tarafı sağlığıma dikkat edeceğim diyorum, yürüyüş bile yapamıyorum. Sen nasıl yetişiyorsun her şeye ve hala enerjik kalıyorsun? ”
Annesi gülümsedi. “Karınca kararınca. Aynı anda çok hedef koyduğun için hedeflerine ulaşamıyorsun.’’
Her Yol İlk Adımla Başlar.
Her ilmek tek tek atılır. Hayat kurallarıyla akar ama insan akışın tersine kürek çeker. Sonra yine kendini değil hayatı suçlar. İnsan en büyük adımlarla gitmek ister, ama hangi bebek emeklemeden koşar ki? Önemsenmeyen kadar küçük adımlar aslında insanı hedefe götürür.
Müjgan yüzünü ekşitti.
Annesi
devam etti “Yüzüne bile bakmayacağın kadar küçükten başlamak insana o gücü ve
istikrarı getiriyor. Bu defa hedeflerinden yalnızca bir tanesiyle başla. Onu
tam yapmaya başlayınca bir tanesini daha ekle. Küçük adımlar zannettiğinden çok
daha değerlidir canım kızım.”
“Tamam. O zaman bundan sonra kahvaltıda yumurtalar benden.” dedi Müjgan
“Zevkle.” dedi annesi gülümseyerek Müjgan'ın attığı küçük adıma sevinerek.
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
Okuma-yazma sürecine dahi çizgi çekmekle başlayan insanın en büyük yanılgısı maalesef küçük adımları önemsiz görmesi…
YanıtlaSilKıymetli yazı için teşekkürler 🍀
Hepimizin yaptıği hata 🤦♀️
YanıtlaSilİnsanın ilüzyonu olan bir konu. Aceleci olduğumuz için kısa sürede bir çok meseleyi halletmeyi hedefliyoruz. Olmayınca da ümitsizliğe düşüyoruz. Mesele karınca misali, ufak ufak yol almaya çalışmak.. Elinize sağlık..
YanıtlaSilBüyük adımları sıralayıp aksine hiç başlayamadigimiz güncelimizden,tekrar düşündüren bir yazı olmuş.elinize emeğinize sağlık 💐
YanıtlaSilAslında ilk adımı ertelemeden başlayanın hedefine varabileceğini bir bilebilsek..
YanıtlaSilHayatımda çok zorlandığım konulardan bir tanesi... İnsan ilk adımın küçük olmasını ona yol kattettirmeyeceğini zannediyor ama tam tersine ne kadar basitleştirirse insan o kadar kolay ilerliyor
YanıtlaSilAzı küçümsemeden, nereden başlayabiliyorsak. sabah 11.00 den önce kalkmayan birinin alarmı 10.55 kurup harekete geçmesi gibi. ne güzel bir yazı farkındalık oluşturan. emeğinize sağlık 🌷
YanıtlaSilYutabileceğimiz lokmalar haline getirebilsek...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı, idrak açıcı :) Teşekkürler.
Ne güzel bir yazı 🤩🤩
YanıtlaSilBir küçük hareket neleri değiştirmez ki, umut hep var:))
YanıtlaSilBir yerden başlamak lazım 🌱
YanıtlaSilNet bir mesaj veren yazı için ellerinize sağlık. Uygulayabilmeyi umarım.
YanıtlaSilElinize saglık çok basit bir dille çok şey anlatışmış
YanıtlaSilBaşlamakta zorlandığımız herşeye açılan bir kapı olmuş kaleminize sağlık 🌱
YanıtlaSilAzda olsa devamlı yapmak hayat prensibimiz olmalı.Guzel bir yazı teşekkürler
YanıtlaSilKüçüğü küçümsememek👍🏻 Ellerinize sağlık…
YanıtlaSilBir fili yemenin stratejisi azdan baslamak ,sürekli olması... dev gibi görünen çoğu problemimizin çözümü
YanıtlaSilHer Yol İlk Adımla Başlar.
YanıtlaSil