Başardım Ama Mutlu muyum?
Her başarı, mutlulukla gelmez mi?
Yıllardır çalıştığı iş yerinden beklediği terfiyi sonunda almıştı. Tebrikleri kabul ederken yüzünde tatlı bir gülümseme vardı ama bulunduğu birimde en genç kendisinin olduğunu fark edince düşüncelere daldı. Biraz acele mi etmişti? Ne var ki bunda, yanlış bir şey yapmıyorum ki diye içinden geçirdi. Babasını genç yaşında kaybedince annesine, ananesine ve küçük kız kardeşine bakmayı daha üniversite yıllarında kendine hedef belirlemişti. Öğrenciyken işe girmiş, çok çalışmıştı. Tabi ki orada çalışanların en küçüğü olması normaldi. “Genç yaşta büyük bir başarı elde ettin; aferin kızım sana!” diye kendini tebrik ederken sanki beklediği mutluluğu bulamadığı için kendini teselli eder gibiydi. Peki neden mutlu değildi? Halbuki her başarı beraberinde mutluluğu getirmez miydi? Kazanmak, takdir edilmek, terfi almak, bunlar hoşuna giden şeylerdi. Sürekli çalışıyordu. Zaten başka ne yapabilirdi ki?
“Başarı, hayatımın tam ortasında ama hayatımı tamamlamıyor; eksik bir şeyler var.” diye iç geçirdi eve girerken. Annesinin misafirleri onu tebrik etmek için gelmişlerdi. Onu gören hem tebrik etti, hem de “Keşke bizim çocuklarımız da senin kadar başarılı olsaydı.” dediler. Bu cümleye aşinaydı zaten; o yüzden aşina olmadığı başka bir sohbete kulak kabartmıştı. Yan komşuları Füsun Teyzenin kızı Ayşe, arkadaşlarına hafta sonu yaptığı orman yürüyüşlerinden bahsediyordu. Bolu Yedigöller’ i ve Abant’ ı anlatırken adeta yaşıyordu. Evliydi, iki yaşında bir de oğlu vardı. Bir taraftan da onunla ilgileniyordu. Ama hiç şikayet etmiyordu. Çocuğu ile oyun oynuyor minik parmaklarından öpüyordu. Kış için yaptığı kurutmalıkları büyük bir hazla anlatıyordu. Ayşe mesleğinde de kariyeri için iyi bir yerdeydi. Bulunduğu birimi, işini ve iş yerindeki çalışanları çok seviyordu. Bunu Ayşe’nin gözlerinde görmüştü. Huzuru ve tatmini çevresine de yansıyordu. İş arkadaşları ile ilgili detayları tek tek sıralıyordu. Arkadaşlarını tanıyordu, anlıyordu. Ayşe'nin gözünden kimin neye ihtiyacı oldugu kaçmazdı. Karşısında mutlu bir insan görüyordu.
Kendisi yoğun olduğu için insanlardan uzaklaşmıştı. Ne de olsa gelmez diye kimse onu artık çağırmıyordu. En son ne zaman iş dışında başka bir planı olmuştu, hatırlayamadı.
Sonra kendi iç dünyasına döndü.
“Ben ne kadar ihtiyaç gideriyorum? Ne garip, mutluluğu hep kariyerle ilişkilendirmişim.”
Kariyeri ve iş disiplini tabi ki önemliydi, bunu korumalıydı. Ama eksik olan bir parça vardı.
“İşim mi bana hizmet ediyor, ben mi işime hizmet ediyorum?” dedi.
Mutluluk ve hayat amacı üzerine düşünmeye başladı.
Olmak istediği yerdeydi ama mutlu muydu?
İş hayatındaki başarısını tüm hayatına yansıtabilmiş miydi?
Gerçek başarı ve mutluluk neydi? Kendisini yeni başladığı yabancı dil kursunda gibi hissetti. Bu soruların cevabı onun için anlayamadığı bir dil gibiydi. Ama öğrenmeyi seviyordu. Hedeflere ulaşmak onun işiydi. Şimdi yeni bir hedefi daha olmuştu. Mutluluğun ve başarının aslında ne olduğunu öğrenmek istiyordu.
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
İnsan bazen tek bir şeyde çok iyi olursa başarılı olacağını zannediyor. Oysa esas başarı bir çok konuda dengeli olması.. iş hayatında, ebeveynlikte, eşlikte, arkadaşlıkta, evlatlıkta.. hepsinde ortalamanın üstünde olabiliyor musun?
YanıtlaSilSahip olduğumuz herşeyin amacımıza hizmet etmesi gerekir.
YanıtlaSil