Farklıyız

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Farklıyız

Naz, kalabalık bir ailede büyümüştü. İnsan ilişkilerinde ve daha birçok konuda oldukça marifetliydi. Yemek yapmayı, dikiş dikmeyi severdi. Güzelliğinden ve başarılarından hayranlıkla söz edilirdi. Ancak hayat çeşitli yokuşları olan bir yoldu ve elbetteki herkese olduğu gibi Naz’a da pürüzler çıkaracaktı. Elindeki marifetleri ve güzelliği, yaşayacağı sorunlardan kurtulmaya yeter miydi?

Sık sık evlenme teklifleri alıyordu ancak kimseleri beğenmiyordu. Tekliflere burun kıvırıyor, “Daha iyilerine layığım.” diye düşünüyordu. Kendine benzer kişilerle vakit geçirmekten hoşlanıyordu. Kendi gibi olmayanları ise hayatında istemiyordu. Kız kardeşiyle de en büyük problemi buydu. Onun yaptığı işleri beğenmiyordu. Yavaş iş yapıyordu ve eli ağırdı. Bu düşüncesini zaman zaman kelimelere de döküyordu. O kelimeler farkında olmadan kardeşinin kalbini çok kırıyordu. Çiçek, doğuştan beri sakin bir kızdı. Yavaş hazırlandığı için de okula hep geç kalırdı. Küçüklüğünde bu bir problem olduğu gibi, şimdi de öyleydi. Naz bu durumdan hep şikayet ederdi. Çiçek, kısa cevaplar verirdi hatta bazen konuşmazdı bile. Konuşmazdı, çünkü Naz onun yerine de konuşuyordu. Bu yüzden kardeşiyle aynı ortamda olmamaya çalışıyordu. Ona göre problemin çözümü uzak kalmaktı. Peki, problem uzak kalınarak çözülür müydü?

İnsanoğlu kendine benzeyenlere yakın hisseder. Farklı olanlara karşı ise mesafeli olur. Oysa farkı fark edebildiğinde ilişkilerdeki problemler azalır.

Bir zaman sonra Naz’ın karşısına da seveceği bir delikanlı çıkmıştı. Ağır başlılığını, efendiliğini, yerli yerinde konuşmasını beğeniyordu. Zaten Naz erkeklerin çok konuşanından hoşlanmazdı. Aileler de anlaşmışlardı, hemen söz kesildi. Rıfat’ın bazı davranışları onu rahatsız etse de, evlenince düzelir diye düşündü. Evlilik hazırlıkları sürerken "Sinirler gergin, herkes evlenmeden bu süreçlerden geçiyor." denilip sorunların üstü kapatılıyordu. Oysa öyle olmadı işler. Evlenince problemler daha da artmaya başladı. Naz Rıfat’ın da bazı davranışlarına tahammül edemiyordu. Sanki karşısında kardeşi Çiçek vardı. Kardeşi gibi biriyle evlenmişti. Çiçekle aynı ortamda durmamaya, uzak olmaya çalışıyordu ya hani... Çözüm bulmak yerine, probleminden kaçmıştı ya sadece. Peki, evlendiği eşinden uzak durmak, aynı ortamda olmamak mümkün müydü? 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Sabah iş saatinde alarmlar çalmaya başladığında Rıfat erteliyordu. Yüzünü yıkaması sanki on dakika sürüyordu. Kahvaltıya oturması bir seremoniydi sanki. Naz dayanamayıp Rıfat’ın sandalyesini kendi çekiyordu. Rıfat’ın bardağı eline alıp çayı yudumlaması bile Naz’a batıyordu. Giyinmesi, hazırlanması, evden çıkması Naz’ı bunaltıyordu. Her şey çabuk ve güzel olsun istiyordu, ancak olmuyordu işte. Beraber yaşadığı insanlar neden böyleydi? İçten içe üzülüyor hatta kızgınlık hissediyordu. “Hep böyleleri de beni buluyor.” diyordu. Zaman geçtikçe bu durum tartışmalara yol açmaya başladı. Evin içinde hep bir huzursuzluk vardı. Naz hayatın içinde olmayı, sosyalleşmeyi seven, kıpır kıpır bir insandı. Eşi ise mümkün olduğunca evinde, rahat olduğu ortamda olmak istiyordu.

Rıfat’ın görevinden dolayı, ailelerinden uzak bir şehire taşınmak zorunda kaldılar. Naz, gittiği yerde hemen ortama ayak uydurdu. Kendine yeni arkadaşlar buldu. Rıfat için zor bir durumdu. Daha da konuşmayan, daha da içine kapanan biri oldu sanki. İşe gidiyor, işten geliyor, yatıyor, kalkıyor. Sanki robot gibiydi. Anlaşmazlıkların dozu artmaya başladı.  Naz “Artık daha fazla devam edemem.” dedi, bir gün. Rıfat da, “Kabul.” dedi. Aileler toparlandı, karar açıklandı “Boşanıyoruz.” İkisi de birbirlerini seviyordu, ancak farklılıklarını kabullenemiyorlardı. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsanların doğuştan getirdiği özellikleri vardır ve birbirlerinden farklıdırlar. Önemli olan ise aynı olmak değil farklı olanla anlaşabilmektir.”

Naz ve Rıfat doğuştan gelen özelliklerini bilip o farklılıklarını kabul etseler ne güzel ne kolay olurdu hayat? O zaman bu kadar kolay boşanma kararı alırlar mıydı? Doğada elma ağacından armut, armut ağacından da elma vermesi beklenmezdi ki. Üstelik hayat farklılıklarla daha zengin ve daha güzeldi.

İnsan karşısındakinin huyunu bilmediğinde, kendisi gibi davranmasını bekler. Kolay eleştirir, kolay reddeder, kızar, küser, uzaklaşır, yok sayar. Oysa insanları tanımadan onlarla iletişim kurmak, uyumlanmak zordur.  Uyumlanmadığı ilişkiye de yön veremez insan. O zaman, farklılığa yön verebilmek, farklı kişileri yönetebilmek için;

İnsan, kendinden sıyrılıp önce “Karşımdaki insanın benden farkı ne?” diye bakabilmeli. 

Çevresindeki insanların olumlu özelliklerini görüp onları kendine katabilmeli.

Çünkü daha güzel ve kaliteli bir hayat için önce kendimizi, sonrada karşımızdaki insanı tanımak çok kıymetli. Yani birilerini değiştirmek ya da sorunlardan kaçmak yerine önce aynadaki kişiden başlamalı ve şu soruyu sormalı:

 “Ben kimim?”

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Kimbilir ne kadar ortaklık evlilik bozuldu bunları bilmemekten.....

    YanıtlaSil
  2. uyumsuz olan her şey yok olmaya mahkumdur. uyumlanan her türlü süreci yönetebilir. elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  3. İnsan farkı fark edince, dünyası değişmeye başlıyor…
    Her kumaşın içeriği farklıdır, bir elmanın onlarca çeşiti vardır. Her insan da bu yüzden aynı değildir. Ama kişi her zaman karşı tarafı kendi gibi bilir…
    Fakat kimse kimseye benzemez aslında…

    YanıtlaSil
  4. “Uyumlanmak zordur, uyumlanmadığı ilişkiye de yön veremez insan” ne kadarda doğru. Yetiştirmek yerine her seferinde yeniden seçim yapmak zorunda olmak yoruyor aslında insanları.

    YanıtlaSil
  5. İnsana o problemi çözmesi ve hayatta mutlu olması için nasıl da merhamet ediliyor aslında...

    YanıtlaSil
  6. İnsan farklı olanın şifası olduğunu kabul ettiğinde esas dönüşüm başlıyor.

    YanıtlaSil
  7. Farklılıkları kabul etmek çok önemli, tabi bunun için önce farklılıkları biliyor olmamız gerekir. Kim Kimdir? Eğitimleri insana bu konuda çok iyi bir yol gösterici.

    YanıtlaSil
  8. Aslında çok basit yöntemlerle insan karşısındaki insanı tanıyabilir. Tanıdıktan sonra da nasıl iletişim kurması gerektiğini anlar. Ama önce gıcık olmayı kesmesi gerek

    YanıtlaSil
  9. Kaleminize sağlık kendimizi ve etrafımızdaki insanları gerçekten tanıdığımızda sabrımız artıyor✨

    YanıtlaSil
  10. Hayat sadece en keyif aldığımız taraflarıyla dolu değildir. Bazen işimiz, eşimiz, çocuğumuz hatta ebeveynlerimizin bile keyif vermeyen yokuşları olabilir. Bu insana onları yok sayma ya da pes etme bahanesi sunmaz. Bu onları bütünüyle kabul edip bozuk parçasını toparlamak için yarenlik fırsatı sunar. Bu aslında sanılanın aksine ne yapacağınızı biliyorsanız keyifli de bir süreç. Ancak bu şekilde uzun ömürlü sağlam ilişkiler kurabiliriz. Yani sırf lastik patladı diye arabayı değiştirmeye gerek var mı? Sadece lastiği değiştirmek daha kolay olmaz mı? Aslında insan ikişkilerinde de mantık çok farklı değil…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder