Kekre Salça
Güneşin kavurduğu bir günde serin bir konferans salonuna doğru yürüyordum. Hareketli başlayan gün, sakinliğe doğru ilerliyor gibiydi. Beni dünümden daha mutlu ve başarıya taşıyacağına inandığım bir seminerdeydim. İçimdeki tatlı huzurun tadını çıkarıyordum. İçim çok rahattı, çocuklara bakmak için ablam gelmişti. Tam da “Çocuklar nasıllar acaba?” diye düşünürken bir de baktım bizimki arıyor:
–Alo, Sümeyye, evde başka biber salçası var mıydı?
–Hayırdır abla, noldu? Senin getirdiğin salça vardı ya, onu kullan.
–Ya ben onu sana getirdim ama biraz tadı kekre. Geçen seneden kalmıştı, yemeklerin tadını bozar gibi geldi.
–O zaman bana niye getirdin bacım?
–Ne bileyim senin ev kalabalık. Domates salçasına falan katar karıştırırsın. Bir işe yarasın diye getirmiştim.
–Balkonda büyük bidonda biber salçam var ablacığım, ondan kullanabilirsin.kekre he
Ablam mahcup bir şekilde “Tamam” diyerek telefonu kapattı. Ha bana bir tavsiye de verdi sağ olsun “İstersen o salçayı sizin aşevine hibe edebilirsin.” dedi. Ben de “Parlak fikrini kendine sakla!” diyemedim, “Tamam, gelince bakarız.” diyebildim.
Aldığım eğitim, hayatta hiçbir şeyin başımıza boşuna gelmediğini söylüyordu. Bu bana neden denk gelmiş olabilirdi? Nerede yanlış yapmış olabilirdim?
Gün boyunca ablamla konuştuklarımız zihnimde dönüp durdu. Ne de olsa zihin soru cevapla çalışıyordu. Ben hayata soru sordukça cevaplarım bir bir geliyordu. Önce aklıma hediye ettiğim spor ayakkabım geldi. Yurt dışından alınmış ve henüz eskimemişlerdi. Ancak daha güzel rengini alabilmek için arkadaşıma hediye etmiştim. Peki, ya bu gerçekte bir hediye miydi? Yoksa kekre bir spor ayakkabısı mıydı?
Hayatımda kurtulmaya çalıştığım nice kekre hediyelere denk geldim. Geçen gün memlekete gittiğimde diğer ablam bana yolluk hazırlamıştı. Altı yanmış kurabiyelerle birkaç çeşit daha yiyecek vardı. Ben de “Kurabiye yanmış, bunu almayayım.” dedim. “Altını sıyırır yersin nolacak!” demesin mi? “İyi o zaman sen ye!” dedim. O da kurabiyeyi oğlunun getirdiğini söyledi. Kekre salçanın sahibi olan ablam vermiş.
Biz de ata sporu mudur nedir? Yanlışı nasıl da normalleştirmişiz böyle! Birinin ihtiyacını gidermek, destek olmak, infak etmek bu mudur? Aslında giymekten, yemekten, kullanmaktan hoşlanmadığımız nice şeyler vardı ki biz onu “hediye” adı altında birilerine veriyorduk.
Sonra aklıma geçen ay yaptığımız ev detoksu geldi. Kullanmadığımız ne kadar eşya varsa çıkarmış, ihtiyaç sahiplerine vermiştik. İnfak ettiğimizi zannederek mutlu olmuştuk. Sonra dönem sonu hayır amaçlı yaptığımız okul kermesi geldi. İnsanlar ne kadar kullanmadıkları eşya varsa vermişlerdi. Sandıktan çıkan eski model örtüler, lifler, yelekler, neler de neler… Biz çöpümüzden kurtulmak için mi hayırda yarışıyorduk? Düşündükçe zihnim deliller toplamaya devam etti, kendimden utandım.
Gelen hediyeleri beğenmeyip, aman birine götürürüm diyerek beklettiğimi hatırladım. Nice bardak takımları, borcamlar, pasta tabakları, köşelerde öylece bekliyordu. İşin ilginç yanı götürdüğüm kişiler de başka birine verecekti. Tıpkı bana getirenin yaptığı gibi. Hiç kullanılmadan elden ele gezen, kutusu yıpranmış mutfak eşyaları. Kekre bir salça gibi, görenin yüzünü buruşturuyor, kurtulmaya çalışılıyordu. İnsan insana bunu neden yapar?
Sahi, ne ara kekre çöplerimizden kurtulmanın adını “hediye” koyduk? İnsan, ihtiyacına uygun hediye alana nasıl da sempati duyuyor. Oysa el değiştirme işlemi yapan kişiye saygımızı yitiriyoruz. Hem de sırf biz yükümüzden kurtulalım diye verdiklerimiz yüzünden. Çoğu zaman bunun farkında bile değiliz.
Aslında vererek kazanmıyor, kaybediyoruz.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsanoğlu bu hayatta somut ve soyut emek verdiğine değer verir.” Ben sevdiklerime gerçekten emek verdim mi ki değer vereyim? Veya sevdiklerimin bana değer verip vermediğini nereden anlayabilirim? Verdikleri emeğe bak ve bunu anla. İhtiyacıma konsantre olanla ihtiyacı için beni kullanan bir olur mu?
O halde insanlara değerli hissettirmenin zamanı geldi. Gerçekten sevip kullanabilecekleri şeyler vermenin, gerçek ihtiyacını görebilmenin de...
Hediye paketi şaşırtan ama asıl içindekiyle gülümsetendi. Ve mesele gülümseten hediyeler vermekti...
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
çok kıvamında ve yeniden düşünmeye iten bir yazı, kaleme sağlık... yeniden değerlendirmemiz gereken şeyleri hatırlattı... teşekkürler...
YanıtlaSilNe kadar içten ve samimi dile getirmişiniz kaleminize sağlık. Hayatımızdaki kekre davranışları da düşündürttü...
YanıtlaSilİnsan ancak emek verdiğine değer veriyor
YanıtlaSilkaleminize sağlık
💐✨
YanıtlaSilİyilik yaptığımızı zannediyoruz ama aslında sadece kendimizi düşünerek hareket ediyoruz çoğu zaman… vereceğim hediyeler için cebime çok önemli bir bilgi aldım. Teşekkür ederim 🌸🌸
YanıtlaSilKıvamında gülümsetebilenlerden oluruz İNŞALLAH :)
YanıtlaSilÇok fazla dikkat etmediğimiz ama aslında ne kadar önemli bir konu.. Kaleminize sağlık 🍀 Kerke...😊
YanıtlaSil