Her Şeyi Kaybetmek
“Her şeyi kaybediyoruz.” dedi Süheyla. “Her şeyi kaybediyoruz… Onca hayal, plan… Ortaya koyulan tüm maddi imkanlar… Umutlar, çabalar, yorgunluklar… Hepsi kayıp gidiyor sanki elimizden. Neden böyle oldu ki?” Süheyla ve eşi Murat Bey yeni kurdukları iş yerinde Fevzi Bey ile oturmuş konuşuyorlardı. Pek de keyifli bir sohbet değildi aralarındaki.
Bir hayalle başlamışlardı. Ama deyim yerindeyse tırnakları ile kazıyarak kurmuşlardı. Her şeye tek tek ihtimam göstermişlerdi. Masa sandalyesinden personel dolabına, duvar kâğıdından süpürgeliklere kadar her şeyi düşünmüşlerdi. Bu kadar detay planlama epeyce pahalıya mal olmuştu. “Ama olsun her şey bir kere yapılacaktı o zaman en güzeli” olmalıydı.
O gün böyle düşünse de Süheyla bugün pişmandı. Öyle para harcamışlardı ki tüm kaynakları tükenmişti. İşletme sermayesi için ellerinde bir şey kalmamıştı. Bir de neleri varsa satıp ortaya koymuşlardı. Atalarımız boşuna dememişler “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.” Bugün veriyorlardı ama sonra alacaklarını düşünmüşlerdi.
Olaylar hiç de bekledikleri şekilde gelişmemişti. Her şeylerini kaybetmek üzereydiler. Bu gidişata dur diyebilmek adına uzun yıllardır ticaret yapan Fevzi Bey’den destek almaya karar vermişlerdi. Fevzi Bey, Murat Bey’in babalarının arkadaşıydı. Uzun yıllardır ticaretle uğraşıyordu. Mesleğine küçük bir kumaş dükkânı ile başlamış daha sonra giderek büyütmüştü. Şimdi piyasadaki birçok üreticiye kumaş tedarik ediyordu. Mevcut durumu nasıl kurtaracaklarını düşünürken Murat Bey’in aklına ona danışmak gelmişti. Hatta en başından Fevzi Bey ile gidip konuşmadıkları için pişman olmuştu. Geç olsun güç olmasın demiş ve bir buluşma ayarlamışlardı. Fevzi Bey hiç ses etmeden sakince dinledi onları. Ardından gene aynı sakinliğiyle konuştu:
-Ah güzel çocuklarım! Ne güzel hayallerle çıkmışsınız yola. Varmak istediğiniz o nokta öyle güzel ki. Güzel de planlamışsınız ama ticaretin temel noktalarından birini kaçırmışsınız. Bakın çocuklar, ticaret de tıpkı hayat gibidir. Hayatta her şeyin bir kuralı vardır. Bu kurallar her yerde aynı şekilde işler. İnsan ticareti bunlardan bağımsızmış gibi düşünüyor bazen ama öyle değildir. Bu temel kurallar her alan için geçerlidir.
Süheyla ve Murat dikkatlice dinliyordu. Bu kuralların ne olduğunu merak ediyorlardı.
-Sizin iki güzel kızınız vardı değil mi? Onları ele alalım mesela. İlk kucağınıza aldığınız hallerini düşünün. Nasıl da küçüklerdi değil mi? Sonra bir anda büyümediler, büyümeleri yavaş yavaş oldu. İlk günlerde gözleri dahi kapalıyken yavaş yavaş açıldı gözleri. Bilinçli bakmayan gözler bir zaman sonra sizi ya da nesneleri takip etmeye başladı. Zamanla sizi tanıdı. Yürüme dönemi de böyle değil miydi hatırlayın! Önce dönmeye başladı sonra emekledi sonra yürüdü. Doğada da aynı durum var aslında. Kışın yapraklarını dökmüş bir ağaç hemen yeşermiyor. O kupkuru dallar önce yavaşça yapraklarla bürünüyor. Sonra çiçek açıyor ve en sonunda da meyve veriyor. Her ağaç için de aynı işlemiyor. Biri hala kuruyken diğeri çiçek açabiliyor.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Her şey yavaş yavaş ve aşamalarla olur.”
İşte hayatta temel kurallardan birine böyle şahit oluyoruz çocuklar. Doğada da yuvamızda da böyle… Hayatta hiçbir şey bir anda olmuyor. Ticarette de olmuyor. Hemen işler büyüsün gelişsin, kar edelim istiyoruz. Ama önce bir bebek gibi büyütmemiz gerekiyor işimizi yavaş yavaş sindire sindire. Biz elimizde ne var ne yok ortaya koyunca üstümüzdeki baskı büyüyor. Her şeyi kaybetme korkusu ile kazanmayı daha da istiyoruz. Oysaki başarının aşamaları var. Ticarette bir anda büyümek istikrarlı olmuyor. Bazen verimsiz, karsız günler oluyor. Bazen ne kadar çabalarsak çabalayalım o kapıdan kimse girmiyor. Ya da malımızı ne kadar anlatırsak anlatalım o müşteri satın almıyor. İnsan bir anda olmayacağını bilince rahatlıyor. Zıddında ise beklentiye girerek hüsrana uğruyor. Sadece hayal kırıklığı ile kalsa iyi aslında. O kadar bir anda kazanacağını düşünüyor ki belki aylar belki yıllarca kazanamayacağı parayı çoktan harcamış oluyor. Bu sefer de teker dönmemeye başlıyor.
Süheyla Fevzi Bey’i dinliyordu ama dinlerken hatalarını da fark etmişti. Sahiden de durumları böyle değil miydi? Hemen sonuç almayı beklemişlerdi. Hemen büyük bir firmaya dönüşeceklerini satışlarının çok iyi olacağını düşünmüşlerdi. Kocaman bir ofis tutmuş birçok kişiyi işe almışlardı. Ofisinden arabasına, logosundan reklamına her şeyi düşünmüşlerdi. İşin süsüne o kadar odaklanmışlardı ki esas gerekeni kaçırmışlardı. Hiçbir şey bir anda tabi ki olmayacaktı. Onlar henüz yeni bir firmaydı. Alanında uzman olan bir firma kadar büyük bir sermayeyi işin başında harcamış ve sıkıntıya girmişlerdi. Şimdi dört kulakla Fevzi Bey’i dinliyor ve sonraki adımı toparlamak için strateji belirlemeye çalışıyordu. Çünkü eskiler boşuna dememişti, “Zararın neresinden dönsen kardı.”
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
Kaleminize sağlık ne güzel anlatmışsınız… sabır gerekiyor bizlere 🌸 her şey yavaş yavaş oluyor 🌸🌸
YanıtlaSilBaşarılı olmaak için hayatın yasalarına uyumlanmak gerekiyor. Bizim isteklerimize göre işlemiyor.
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilHayatın kuralları her yerde işler. Her sonuç yavaş yavaş istenilen ya da istenilmeyen noktalara varabilir . İnsan sadece sebep ortaya koyup sabırla süreçte kalmayı hedeflemelidir .
Bir sonuca ulaşmak için, evrelerden geçmek gerekir... Telaşla hareket edince maalesef yoldan uzaklaşıyoruz.
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌻
YanıtlaSilİnsan aceleci canlı
YanıtlaSil