Jelibon ve Sınırlar
Ebe!
- Çok geç kalma. Terleme, acıkınca gel! Kursağından iki üç lokma bir şey geçsin.
Öykü annesine el sallayıp koşa koşa oynamaya gitti.
Annesi, yanındaki görümcesine:
- Koştu, gitti görüyor musun? Bir şey de yemedi.
- Bırak çocuk oynasın, acıkınca gelir, diye cevapladı.
Öykü, boyunu geçen mısır tarlasının içinde çoktan kaybolmuştu. Doğanın birbirinden güzel renkleri, insana nasıl da yakışıyordu. Annesi kızının arkasından gülümseyerek baktı.
Arkadaşlarıyla ebeleme oynuyorlardı. Tam o sırada Meryem onu yakaladı ve “Ebe sensin!” dedi. Hepsi inci tanesi gibi bahçeye dağılmıştılar. Kimi dutun tepesine, kimi erik, kimi ise iğde ağacının arkasına saklanmıştı. Öykü için onları bulmak bebek oyuncağıydı. Sessizce yaklaşır, arkalarından büyük bir sevinçle “Ebee!” diye çığlık atardı. Mısırların yanındaki bahçeye annesi bostan yapmıştı. Saklanırken çıkan domatesleri, salatalıkları, kabakları gördü. Annesine sürpriz yapmak için birkaç tane toplayayım derken ebelenmesin mi?
Ah Çocukluk Yılları...
Saklananı çok çabuk buluyordu bulmasına ama kendini gizlemeyi pek beceremiyordu. Arkadaşı Esma’ya: “Dur şunları anneme verip geleyim.” dedi. Sebzeleri annesine “Sürpriiiiiz!” diyerek götürdü. Annesi “Ah evet sürpriz..” dedi çünkü erken toplanmıştı. Ne zaman toplaması gerektiğini Öykü’ye anlattı. Hevesi de kırılsın istememişti. Öykü teşekkür etti ve oyununa devam etti.
Öykü, yaz tatillerinde mahalle camisine giderdi. Sonrasında eve gelip arkadaşlarıyla buluşur ve akşam ezanına kadar oyun oynardı. Hava kararmadan da evde olurdu. Gün içinde atıştırmalıkları ise bahçelerdeki meyve ağaçlarıydı. Elma, armut, kayısı, erik, dut, iğde… Bazen de evden ekmek arası bir şeyler alırdı. Bahçeden topladıkları yeşillikler eşliğinde karınlarını doyururlardı. Bahçede ağaçların tepesine çıkar, meyve toplarlardı. Bazen arkadaşları para birleştirip bakkaldan abur cubur alırlardı. Öykü’nün ise bakkala gitme nedeni genelde mutfağın ihtiyaçları olurdu. Ailesi abur cubur aldırmak istemezdi. Bazen “Bizim paramız yok mu, yoksa ailem beni sevmiyor mu?” diye düşünürdü. Günlerden bir gün harçlığı ile bakkaldan jelibon aldı. “Allah’ım ne kadar güzel bir şekerleme keşke bitmeseydi. Büyüyünce çok param olunca bir sürü jelibon alacağım.” diye karar verdi.
Akşam olunca babasını kapıda karşılamayı severdi. Babası gün içinde yaşadıklarını bir bir annesine anlatırdı. Eşi de onu can kulağıyla dinlerken Öykü ve kardeşleri de yanlarında otururdu. Keşke izin verse de akşamları da sokakta oyun oynasak derdi ama babası izin vermezdi. Evin önündeki açık verandada konuşmalara ağustos böcekleri eşlik ederdi. Çatıdan sesleri gelen güvercinlerin ötüşünü kardeşleriyle taklit ederlerdi. Yemek, çay faslı bitince ışığı kapatırlardı. Sineklere davetiye çıkarmamak için. Öykü ve kardeşleri erkenden uykumuz gelecek diye mızmızlanırlardı. Öykü “Büyüyünce geç saatlere kadar uyumayacağım.” diyordu. Işığı da kapatınca gökyüzü yıldızlar ve ay ne kadar da berrak görünüyordu. Önünde koca bir bahçe, ağaçlar ve mısır tarlası… Çok uzaklarda da dedesinin bahçesi vardı.
Çocukluktan Anneliğe...
Yıllar hızlıca geçmiş, Öykü kendi yuvasını kurmuştu. Sabahın erken saatlerinde eşiyle birlikte işe çıkıyorlardı. Çocukları okula gidiyor tüm aile akşama doğru eve varıyordu. Akşam yemeğinden sonra çocuklar ödevini yapar, Öykü evi toparlardı. Birlikte geçirilen zamanı kaliteli hale getirmek istiyorlardı. Meyve saati, satranç, kutu oyunu oynarlar birlikte film izlerlerdi.
Yaz tatilinde çocukları boş vakitlerinde site bahçesinde zaman geçiriyorlardı. Öykü iş çıkışı bir gün bahçeye çocuklarının yanına uğramak istedi. Çocukları ve arkadaşları kamelyada bir araya toplanmıştı. “Atıştırmalık partisi yapıyoruz anne.” diyorlardı. Öykü masaya baktı paketlere baktı, Jelibon vardı. “Bir tane ver bakalım şundan.” dedi. Çocukluğuna gitti, yedi ama hiç de lezzetli değildi. “Bu muydu yani istediğim, param olsun bir sürü alacağım dediğim.” diye düşündü. Jelibon çok şekerliydi, lastik gibiydi. Tadı ne o yeşil kütür kütür elmanın tadına benziyordu. Ne dutun şekeri gibi gerçek, ne eriğin mayhoş tadı gibiydi. Kayısının ve taş gibi ballı armudun tadına benzeyen bir jelibon olabilir miydi? Gerçek ile sahteyi ayrıştırmak hiç de zor değildi. Tarladan toplayıp haşladıkları mısırlar bundan çok daha lezzetliydi. Öykü şimdi gerçekten ne istediğini biliyordu.
İnsan bazen sahip olduğu nimetin, zenginliklerin farkına varamayabiliyordu. Gözünün önündeki nimeti göremez, duyamaz, hissedemez olabiliyordu. Ailesine bilinç verme ve çocuklarını yetiştirme sırası kendisindeydi. Anne babasının kendini yetiştirme stilini şimdi anlıyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “İnsan yetiştirirken sınırlar insanın şifasıdır.”
İnsanoğlu bu hayat okulunda sorumlu olduklarını yetiştirmekle görevlidir. Ebeveynler, evlatlarını yetiştirirken bir stratejist gibi davranmalıdır. Özellikle net olabilmek ve yerli yerinde sınır koyabilmek oldukça önemlidir.
Babasının ve annesinin sınırları çok netti. Çocuklarının ihtiyacı olan neyse orayı yeşertirlerdi. Zarar verenden ise sakınır ve sakındırırlardı. Bazı hayırlarda hayır vardı. Bunu daha iyi anlıyordu. Şimdilerde Öykü fayda veren gerçek besinlerden lezzet alıyordu. Bu vaktiyle zarar verenlerden sakınmasından ve sınır konmasından kaynaklıydı. Anda bakınca çocuk aklıyla anlayamamıştı ama şimdi anlıyordu. Vesile olan babasına, annesine ve sınırlarına minnettar oldu. Ama asıl Rabbine şükrederek, “İyi ki varsın.” dedi. “İyi ki varsın...”
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
Kaleminize sağlık🌷
YanıtlaSilNe kadar doğru bir yere temas… Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilEvet ya ben de bu yazıyı okuyunca çocukluğuma gittim köyüme tarlama ailemle geçirdiğim vakitte çok güzel bir yazıydı kalemine sağlık .
YanıtlaSilİyi insan yetiştirmek iyi model olmakla ilişkili....anne baba sınırları ne kadar kaliteli koyuyorsa çocuk bundan iyi modelleme yapabiliyor...
YanıtlaSilSınırlar ve taviz…. Hepimizin ustune dusunmesi gereken konular…
YanıtlaSilSifamızın sınırlarımız olduğunu anlayanlardan olmak ümidiyle
YanıtlaSilİyi ki varsın… 🤍
YanıtlaSil