22 Aralık’ta Sinemalarda

22 Aralık’ta Sinemalarda

Her gün güneş doğar, yükselir, akşam olunca batar. Karanlık çöker, iyice renkler seçilmez olur, sonra hafif bir alacakaranlık ve ta taa gün doğmuş, hem de yenisi. Bazı günler daha uzun sürer, akşam hiç olmayacakmış gibi, gün hiç batmayacakmış sanırsın. Bizim coğrafyalarda yaz akşamları diye boşuna dememişler, kısa ama tadı ağızda. Bazı günler ise daha kısa sürer. Bir telaşla günü yakalamak için koşturursun, çünkü vakit, uzun kış gecelerinin vaktidir.

İnsanın ömrünün de yazları var, kışları var. Önce bir hafiften hissettiren, sonra burnunun direğini sızlatan soğuk zamanları var. Borç rüzgarları, ayrılık sağanakları, kayıp fırtınaları, tipi yapan haksızlıkları, iftira çığları ve daha niceleri. İnsanlığın öldüğünü düşündüren, eksi derecelere indiğimiz, buz kestiren, pes dedirten, çivisi çıkmışlık manzaraları ömrün kış kartpostalları gibi. 

Ömrün yazları kışları gibi, hikayelerin de gün ışığıyla dolu gündüzleri, karanlığı yoğun geceleri var. Önce bir alacakaranlık, sonra git gide feri sönen bir fener gibi gece. Ay ve yıldızlar çıkmadıkça insana yönünü kaybettiren, sabah apaçık gördüğünü zar zor seçtiğin bir zaman parçası. Öyle bir an var ki el ayak çekilmiş, kimsecikler yok, ses sedayı ara ki bulasın. Tüm dünya uykudaymış gibi. Hikayede kahramanın en zorlandığı anlar; uzak bir şehirde eşi terk etmiş derdini dinleyenin olmadığı, ortağıyla gittiği gurbette ortada bırakıldığı, işe en çok ihtiyacı olduğu anda red aldığı, canının parçalarını toprağa verirken umrunda olmayan koca dünyanın göz çekip yalnız bıraktığı sahneler. Burun direği sızlatan kırılma anları. Bu sahnelerden gerçekten kahraman olarak çıkanların ortaklığı, gözünün yaşını, alnının terini, şarapnelin açtığı yarasını silip, seher vaktinde derin bir uykuyu dipdiri bir uyanıklıkla takas etmiş olanlar. Ne hoş, ne karlı bir ticaret. Kurnazın göremediği, aklını kullanan kalbi temizlere yakışır, ardı haz bir sızı. Sızıdan yıkılmış burun direklerinin hafriyatı, yüreklerinin inşasına harç olmuş sabahın nuru birazdan gözünüzü alacak güzel insanlar.

Her gecenin bir sabahı, her kışın var bir baharı. Tam da olmaz dediğin anda, kopkoyu gecenin ucunda, dişleri titreten mart ayazının ardında. 

Sabahın tellalı o tatlı gri, baharın çığırtkanı o erik çiçeği. Çok mu üzüldün, çok mu yüreğin daraldı, yükün çok mu ağırlaştı, acın dayanılmaz mı? 

Dur, hikayenin en reytingli yerindeyiz ve sen figüran değilsin. Füze yıkıntısının altında senden, susuzluktan ağlayan evladının çığlığından bir Allah’ın kulunun haberi bile olmasa, bilboardlarda afişte sen varsın. Bu dünyanın caddelerine layık bir afiş değil bu, çünkü insanoğlu -en azından çoğu- kıymet bilmez. Senin kıymetini sarrafı bilir. Bu filmin devamı gişe rekorları kırar. Ne zaman? Pek yakında sinemalarda.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. 😭😭😭😭

    YanıtlaSil
  2. Ümit veriyor yazınız elinize sağlık...
    Güneşin doğuşunu birlikte görebilmek dileklerimle....❤️

    YanıtlaSil
  3. 😥 .......... Teşekkürler ne güzel dile getirmişsiniz, kalplere sakin olsun ❤️

    YanıtlaSil
  4. Yüreğimize serinlik verdiğiniz,umut olduğunuz yazınız için kaleminize emeğinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  5. Kimse bilmese ne olur,
    Hikayen bilboardlarda,
    Ne güzel bir teslimiyet,
    Ne güzel bir hak ediş,
    Kaleminize, sağlık

    YanıtlaSil
  6. Yazarın eline yüreğine sağlık. Bekliyoruz bu acayip filmin devamını.

    YanıtlaSil
  7. İnşallah o filmde sadece izleyici değil oyunda rol alabilenlerden biri olabiliriz

    YanıtlaSil
  8. Tüylerimi diken diken etti...

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel... Kaleminize kuvvet

    YanıtlaSil
  10. Kimse bilmese Allah biliyor..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder