İnsan Hep Kendinden Yana

İnsan Hep Kendinden Yana

Puslu camdan dışarıyı izliyordu. Canı biraz sıkkındı. İş yeri, hastalıklar Suna’yı yormuştu. Dertleşmek için ablasını aradı.

-Nasılsın abla?

-İyi, hayat işte koşturmaca, hafta sonu misafirlerim gelecek. Ara tatil, çocuklar evdeler, her yer her yerde, çıldıracağım. Kas ağrılarım var ama ne yapacaksın, yorulsan da mecbur. Ben yapmasam kim yapacak? İnsanlar yapma otur diyor, ama nerrrdeeee!

-Haklısın, yorma kendini bu kadar. Eniştem nasıl?

-İşte bildiğin gibi evden işe işten eve, uğraşıyor o da. Sen bir şey mi diyecektin?

-Yok, bir arayayım dedim.

-O zaman Suna şimdi kapatayım, çok işim var. Konuşuruz yine!

Suna kendi problemlerine çözüm aramak için ablasını aramıştı. Ama ablası ona ''Sen nasılsın?'' diye bile sormamıştı. Sonra uzun zamandır görüşmediği bir arkadaşını aradı. O da aynı şekilde konuştu. Uzun zamandır Suna’ya "Sen nasılsın? Her şey yolunda mı?" diye soran yoktu.

İnsanın en yakınları bile hal hatır sormazken diğer insanlar nasıl sorabilirdi ki. "Nasıl bir dönemdeyiz? Herkes kendi derdinde, kimsenin kimseyi düşündüğü yok." diye geçirdi içinden.

İş yerinden sevdiği arkadaşı Ahmet, Suna’nın canının sıkkın olduğunu fark etti.

-Merhaba Suna, nasılsın?

-Nasıl olayım Ahmet? Uzun zamandır ilk kez bir insan halimi hatırımı sordu. Çok iyi olduğumu söyleyemem, bir yandan sağlık problemlerim bir yandan da iş yerindeki sorunlar. Problemim olmasını mı dert edeyim, paylaşacak insan olmamasını mı?

-Ne oldu ki?

-İnsanlar sadece kendileri problem yaşıyor zannediyor. Ya kendi mutluluklarından, ya da kendi üzüntülerinden bahsedip duruyorlar. Maalesef tek düşündükleri, kendi istekleri. Karşıdakine ''Sen nasılsın?'' diyen yok.

-Evine çiçek alıyor musun?

-Çok seviyorum, ama çok da iyi baktığım söylenemez. Sulamayı unutuyorum, perdeler açık ya da kapalı kalıyor, güneşi ayarlayamıyorum.

-İstediğin o yapraklar , o çiçeklenmeler olmuyor değil mi öyle olunca?

-Evet de Ahmet şimdi nereden geldik çiçek bakımına?

-Suna, "Kadınlar bir çiçektir." demiyor musunuz kendinize?

Suna sinirle gülümsedi, Ahmet'in bu saçma muhabbeti nereye vardıracağını merak etti.

-Tüm insanlar aslında bir çiçek gibi. Çiçeklere ihtiyacı olan suyu verdiğimizde, gün ışığına çıkardığımızda, onlara baktığımızda çiçeğini bize gösteriyor. ''Önce sen göster ben seninle sonra ilgileneceğim'' diyebiliyor muyuz? Ama insan hep kendinden yana! Kendi ihtiyaçları giderilsin, kendi isteği olsun, onunla ilgilenilsin istiyor. Başkalarında görmek istediği davranışları kendisi sergileyebiliyor mu, buna hiç bakmıyor.

Bu cümle Suna’yı sarsmıştı. Başta ''Ne alakası var? Tabi ki düşünüyorum ben de onları, senin dediğin bencillik. Ben bencil bir insan mıyım?'' diye Ahmet'e çıkıştı. Ahmet sessizce bekledi onu. Genelde lafını sakınmaz söyler sonra da karşıdaki anlasın diye düşünmesi için zaman tanırdı. Yine öyle yapmıştı. Suna uzun süren sessizlik boyunca kendi nefsiyle savaştı. En sonunda karar verdi; Ahmet haklıydı. Gerçekten insanoğlu hep kendinden yanaydı.

Ablasının ona çok destek verdiği yerler oldu. Peki o ablasını ne kadar destekliyordu?

Başkalarının hatalarını çok net görüyordu ama kendi yanlışlarını hatalarını hiç düşünüyor muydu?

Ne kadar ihtiyaç gideriyordu?

Zamane insanlarından, mesafeli ilişkilerden, insanların duyarsızlığından bahsediyordu ama kendisi ne durumdaydı?

Komşularını arıyor muydu? 

Akrabalarını ziyaret ediyor muydu?

Böyle düşününce kendi eksiklerinin farkına varmaya başladı. Önce kendi eksik yönlerini tamamlamaya karar verdi. Uzun zamandır gitmediği babaannesini ziyaret etmek istedi. Gitmeden sevdiği poğaçalardan yapacaktı. Yumuşacık poğaçaları kolay yiyebildiğini söylediğini hatırlamıştı.

Eskiler ne güzel söylemişti.

''Ne ekersen onu biçersin.''

Tıpkı bir çiçek gibi.


&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.








Yorumlar

  1. İyilik ek iyilik büyüsün

    YanıtlaSil
  2. Günlük yaşamda, bu hikayedeki gibi hikayeler geliyor önümüze çokça. Muhtemelen sıklıkla da Suna oluyoruz. Ne iş ama. İnsan kendinden yana olduğu için kendinden yana olduğunu fark etmiyor. Yumurta ile tavuk meselesi. Suna gibi patinaj yapıp duruyor. Dilerim Ahmet gibi düşündüren dostlarımız olsun, düşündüren dostlar olalım.

    YanıtlaSil
  3. İnsan kendinden yana yerine toplamdaki faydadan yana olsaydı, daha iyi olmaz mıydı?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder