Ölçme Dükkanına Yolunuz Düşse

Ölçme Dükkanına Yolunuz Düşse

Ölçme dükkanını hiç kalabalık göremezdiniz. Tek tük ama seçkin müşterileri olurdu. Dükkan sahibinin ilk amacı müşterilerinin fayda görmesiydi. Okan sıcak bir günaydın dileğiyle içeri girdi "Benim hiç bir şeye zamanım kalmıyor. Sizden saat almaya gelmedim, saatim var. Ama illa ki benim sorunumu çözebilecek bir ölçü aletiniz vardır diye düşündüm.'' dedi.

Ölçme dükkanının sahibi işinin uzmanıydı. Okan'ın gerçek sorununun zaman yönetimi olmadığını hemen anlamıştı. "Hazmetre ve adalet terazisi sizin ihtiyacınızı görür." dedi. Okan şaşırmıştı. Farklı bir şey önermesini bekliyordu ama bu kadar alakasız olacağını tahmin etmemişti. 

Hazmetre sağ kulağın arkasına takılan işitme cihazı gibi bir aletti. Beynin duyguları yöneten sağ lobundaki sinyalleri algılayarak çalışıyordu. Kullanıcının olumlu hisleri yükseldiğinde yalnızca onun duyabileceği yükseklikte eğlenceli bir bip sesi çıkarıyordu. Adalet terazisi, şeffaf yara bandına  benzer bir etiket gibiydi ve alnın tam ortasına yapıştırılıyordu, adaletsiz bir seçim yapıldığında düşük frekanslı titreşimler veriyordu.  

Dükkandan çıkan herkes gibi Okan da çok heyecanlıydı. Henüz mesainin başlamasına biraz vakit vardı. ''Ayılmak için bir çay iyi gider, hem şu aletleri de orada takarım.'' diye düşündü.

Yakınlarda bir kafe buldu ve oturdu. Çayını yudumlarken ilk taktığı hazmetre oldu ve daha takar takmaz hazmetrenin bip sesleri kulağında yankılanmaya başladı. "Nasıl yani, ne yapıyorum ki? Çay içmekte ne var?" Gerçekten şaşırmıştı. Adalet terazisini takmaya çekiniyordu. Mesai başlamak üzereydi ama Okan ikinci çayını söylemişti. Bugün biraz geç gitse bir şey olmazdı. Çayı geldiğinde bir cesaret adalet terazisini de alnına yapıştırdı. Karşıdan bakıldığında fark edilmeyecek kadar doğal duran bir yapısı vardı ancak o da tıpkı hazmetre gibi takar takmaz titreşim vermeye başlamıştı. Bu ses ve titreşim onu rahat bırakacak gibi değildi. Kalkıp işe gitmeye karar verdiği anda her ikisinin de verdiği sinyaller azalmaya başladı.

"İşe zamanında gitmediğim için mi tepki veriyor bunlar?" diye hafif bir aydınlanma yaşadı. Zamanını etkin kullanamamasının nedenlerini anlamaya başlamıştı. Ofise gitmek üzere arabaya bindi. Özel bir şirkette pazarlamacı olarak çalışıyordu. Gününün çoğunu ofis dışında, müşterilerle görüşerek geçiriyordu. Ürün tanıtımı, sipariş alma ve kendi müşterilerinin ödeme takibi, görev tanımları arasındaydı. 

Ofise ulaştığında müdürün henüz gelmemiş olduğunu gördü. Hazmetre kulağına eğlenceli bip bip sesleri verdi. Gülümsemekten kendini alamadı. Birimindeki arkadaşları çoktan ofise gelmiş ve günün ilk müşterilerine gitmek için yola çıkmak üzereydiler. Adalet terazisi küçük küçük hareketlenmeye başlamıştı. Okan acele etmesi gerektiğini anladı. Bilgisayarını açarken içeri muhasebeden Leyla girdi. Okan'ın hazmetresi sinyal vermeye başlamıştı, kendisine sabah kahvelerini birlikte içmeyi teklif ettiğinde hazmetre çılgına dönmüştü. Okan "Tabi ki bu teklifi reddedemem, varsın biraz geç çıkayım." diye düşündüğü anda adalet terazisi titreşim vermeye başladı. Okan aklını yitirmek üzereydi. "Nerden aldım şu aletleri, kızın gözünün önünde çıkaramam da, bunlar takılıyken oturamam da." diye hayıflanıyordu.  

Mecburen telaşlı bir sesle Leyla'ya "Geç kaldım, döndüğümde içsek olmaz mı?" diyebildi. Dediği anda adalet terazisi sakinleşti. Hazmetre de susmuştu.  Yola çıktığında düşünüyordu. "Alt tarafı biraz geç gidecektim. Adalet terazisi niye coştu? Adaletsizlik bunun neresinde?" 


Adalet terazisinin neden tepki vermiş olabileceğini düşündü. "Acaba işime hakkını vermiyor muyum? Onlar da bana hakkımı vermiyorlar. Benden sonra  işe giren adam müdür oldu. Bu şirkete o kadar para kazandırıyorum. Bu da bana haksızlık." diye söyleniyordu ki adalet terazisi titreşmeye başladı. ''Dur tamam. Bu konuyu tekrar düşüneceğim.'' dedi ve terazi adeta ''Tamam.'' der gibi titreşmeyi kesti.

İlk müşterisine gelmişti. İşletme sahibi Özge Hanım'la yıllardır tanışıyorlardı ve artık arkadaş gibi olmuşlardı.

"Okan, hoş geldin. Seni görmek ne güzel, ne ikram edelim?'' dedi Özge.  Okan'ın hazmetresi de harekete başlamıştı. Özge Hanım'ın sohbeti keyifliydi ama belli ki bu defa hazmetrenin sinyalleri uzun sohbetlere izin vermeyecekti. İşini bitirip arabasına döndüğünde adalet terazisinden ses soluk çıkmadığını fark etti. Demek ki işine hakkını vermişti.  İçten içe sevindi. Hazmetre yine 'bip' lemeye başladı. Okan gülmekten kendini alamadı. Yola koyulduğunda içinde hoş bir sevinç vardı. 

Geçirdiği birkaç saat içinde asıl probleminin zaman yönetimi değil de duygularını yönetememek olduğunu anlamıştı. Adalet terazisi bu nedenle yaptığı haksızlıkları göstermişti. ''Belki de işime hakkını vermediğim için yükselemedim. Belki de iyi bir çalışan değilim.'' Adalet terazisi yine kendini fark ettirmişti. Okan’ın kendine haksızlık yapmasına da izin vermiyordu. "Tamam, tamam." dedi. "İyi çalışıyorum ancak olumlu duygularımı yönetmeyi öğrenmeliyim." 

Saatine baktı, daha öğlen bile olmamıştı.


&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Ölçme dükkanı serisi severek okuduğum çok güzel bir seri oldu. Faydalı olanı güzel bir şekilde sundunuz tebrik ediyorum

    YanıtlaSil
  2. Zaman yönetimi bir çok insanın meselesi. Bu kadar detaylı anlatılabilirdi emeğinize sağlık🌸

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel anlatım. Emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  4. İnsanın Hazzını yönetmesi hayatını yönetmesi gibi…

    YanıtlaSil
  5. Dünya işte haz da var acı da var 🙂 her şeyi kıvamında yaşanınca güzel .. 🌼hayat acısıyla tatlısıyla güzel.

    YanıtlaSil
  6. Ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi, hazlarımızı yönetebilmemiz gerektiği ! Teşekkürler 👍❤

    YanıtlaSil
  7. Okurken güldüm, duygulandım hem de bir farkındalık oluştu. Fayda güzel aktarılmış. Akıcı güzel bir anlatım kaleminize sağlık... 🥰

    YanıtlaSil

Yorum Gönder