Z Kuşağı Ormandan Nasıl Çıkacak? - 2. Bölüm

Z Kuşağı Ormandan Nasıl Çıkacak? - 2. Bölüm 

Merak içinde birbirlerine bakarken aslında ceylanın sözlerini anlamışlardı ama nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Ceylan ekip olmalarını söylemişti. Peki, nasıl ekip olunurdu? 

Gergin bir tartışmanın sonunda geceyi geçirebilecekleri bir yer aramaya karar verdiler. Ceylanın izlerinin onları suya götürebileceğini de tahmin etmişti içlerinden birisi. İzleri takip edince bir ırmağa ulaştılar.  Irmağın hemen yanındaki ağaçlar sıra sıra dizilip orayı bir bahçe gibi kapatmıştı. Geceyi burada geçirmeye karar verdiler. Hepsi kana kana su içtiler ve ırmakta yüzen büyük balıklar gördüler. ''Bir ateş yakıp balık avlayabiliriz'' dedi içlerinden birisi. Hepsi günün yorgunluğuyla birbirlerine bakıyor ve herkes bir başkasının bu işleri yapmasını daha uygun buluyordu. Bir süre öylece durdular. İçlerinden birisi "Ben açlığa dayanabilirim. Benim için sorun yok." dedi. "Bir başkası benim de çok uykum var zaten." dedi. 

Yine herkes kendine çekilmek üzereyken ırmaktan tuhaf sesler gelmeye başladı. Ne olduğunu görebilmek için sese doğru gittiklerinde bir balık fark ettiler. Balık kafasını suyun dışına çıkarmıştı ve onlara bakıyordu. "Beni avlayabilirsiniz." dedi boğuk bir sesle. Yine hepsi şaşkınlıkla birbirine baktı. "Hepinizin kendi isteğini önde tutması çok normal." dedi balık. "Ama hayatta başarılı olmak için yeterli değil. Başkalarının iyiliği için kendi isteklerinizi biraz ertelemeyi de öğrenmeniz gerekir. Siz Z kuşağısınız, enerji dolusunuz ve yeni icatlara meraklısınız. Enerji dolu olmanız harika ama enerjinizi faydaya kullanmayı öğrenmelisiniz. Yeni icatları sevmek ve kullanmak işlerinizi kolaylaştırır. Ancak ihtiyacınıza göre bir şeyler icat etmeyi de başarabilmelisiniz. Kalkın, bir alet yapın ve beni avlayın." dedikten sonra ırmağın içinde gözden kayboldu. 

Gözleri fal taşı gibi olmuş birbirlerine bakarken bir ders daha almıştı Z kuşağı. Bu defa kimse itiraz etmedi. Kızlardan birisi ''Ben odun toplayacağım.'' dedi. Diğer kız da ona eşlik etmeye karar verdi. Kızların harekete geçmesi oğlanları da harekete geçirdi. Etraftan bulabildikleri ağaç parçalarıyla balık avlayabilecekleri ve ateş yakabilecekleri bir düzenek kurdular. Kızlar odunları getirince ateşi yakıp birkaç tane balık avladılar. Gecenin ayazından mı birlikte hareket etmenin verdiği ekip olma hissinden midir bilinmez gençler birbirlerine sokulmuş ve koyu bir sohbete dalmışlardı. Tam o sırada ormanın içinden dumana benzer bir şeyin üzerlerine doğru gelmeye başladığını fark ettiler. Duman yayıldı yayıldı... Sonunda göz gözü görmez oldu. Yetmezmiş gibi bir de kükremeye benzer sesler işitmeye başladılar ve sesler git gide yaklaşıyordu. Hepsi korku içinde ne yapacaklarını bilemeden bağrışmaya başladılar. Birbirlerini ancak dokunarak bulabiliyorlardı.

Gençlerden birisi ''Sırt sırta verelim.'' dedi. El yordamıyla birbirlerini bulup sırt sırta verdiler. Kükreme sesleri iyice yaklaşmıştı ki birinin ayağı bir şeye takıldı ve yere düştü. Kimse eğilip arkadaşını kaldırmaya çalışmıyordu. Hatta içlerinde düşenin kendileri olmamasından dolayı hafif bir mutluluk bile hissediyorlardı. Yere düşen ''Silahı buldum.'' diyerek ayağa kalktı. Balık avladıkları silaha takılıp düşmüştü. Bu defa hepsi elini uzatıp çocuğa yardım etme gayretine girişti. Silahlı çocuk grubun içinde yerini tekrar alırken seslerin uzaklaşmaya başladığını fark ettiler. Derin bir ''Oh'' çekerken yere düşeni kaldırmamanın ve sonra silahı olduğunu öğrenince çabaya girişmenin bencilce olduğunu hepsi biliyordu. 

Aradan zaman geçmesine rağmen dumanın çekilmemesine bir çare bulmaları gerektiğine karar verdiler. Bir kişi ''Nöbet tutalım, diğerleri uyusun.'' dedi. Herkes bu fikri mantıklı buldu çünkü iyice yorulmuşlardı. Oğlanlardan birisi ''Zaten çok uykum gelmişti.'' deyip olduğu yere yatıverdi. Kızlar ''Biz birlikte uyuyacağız.'' dediler. 

Elinde silah olan oğlan ''Hepimiz uyuyacağız, nöbeti kim tutacak? Yere düştüğümde de kaldırmadınız, artık yalnızca kendinizi düşünmekten vazgeçer misiniz?'' dedi. Bu söz üzerine hep bir ağızdan itiraz etmeye başladılar. Herkes nöbet tutmamak için bahanesini anlatmaya çalışıyordu. Kimse kimseyi dinlemiyor ama herkes anlaşılmayı bekliyordu. Tartışma koyulaşmıştı ki dumanın içinden kükreme sesleri gelmeye başladı. Gençler susmuş ve durumu tekrar anlamışlardı. İlk uyanan genç ''İlk nöbeti ben tutarım.'' dedi. Bu defa sakince nöbet sırasını belirlediler ve sabahı beklemeye başladılar. Sabaha ne kadar kaldığını kestirememekle birlikte şimdilik güvende oldukları için mutluydular. Daha başlarına ne geleceği hakkında hiç bir fikirleri yoktu.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

Yorum Gönder