Üç Çocuk ve Bir Anne

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Üç Çocuk ve Bir Anne

Sabah uyandığında kendini yorgun hissediyordu. Akşamdan kalabalık bir grup misafir ağırlamıştı. Evi derleyip toplayıp tüm bulaşıkları makinaya yerleştirip yatmıştı. Sabah ilk iş mutfağa gidip tabakları kaldırmalıyım diye düşündü. Makinayı açtığında bir de ne görsün? Bomboş! "Aa bu nasıl olur?" Gizli bir kahraman gelip makineyi mi boşaltmıştı? O gizli kahraman en küçük oğlu Ahmet olmalıydı. Her zamanki gibi yardımcı olmak istemiştir diye düşündü. Sabah sabah ne kadar da duygulandı.

Sabah mahmurluğunu üzerinden atmak için kahve yapmaya başladı. O sırada ilişkilerle ilgili gittiği derste anlatılanları düşündü. 

İnsan aynı ana babadan doğmasına rağmen birbirinden farklı olabilir.

Üç erkek evladı vardı. Hepsi birbirinden o kadar farklıydı ki. Onları nasıl eğiteceğini tam olarak bilemiyordu. Hepsi benim evladım, onlara nasıl farklı davranabilirim ki. Hepsini ben dünyaya getirdim, ben büyüttüm. Kişiye göre davranırsam haksızlık yapmış olmaz mıyım? Evlatlarım arasında ayrımcılık yapmışım gibi hissederim derdi eskiden. 

Ta ki ilişkilerin gerçeğini anlayana kadar. Meğer ne kadar yanlış anlamışım, eşitliğin adalet olduğunu zannetmişim! Adaletin gerçekte ne olduğunu hiç anlayamamışım diye hayıflandı. 

En büyük oğlu tam bir salon beyefendisiydi. Ciddi, asaletli bir duruşu vardı. Ona bir işi söylersen yapar, söylemesen akıl edip yapmazdı. Odasından çok çıkmaz, etliye sütlüye pek karışmazdı. 

Ortanca oğlu ne iş söylesen  yapmazdı. Unutur veya kaçacak bir yer bulurdu. Çok sıkışırsa önce itiraz eder. Sonra mecburiyetten söylene söylene yarım yamalak yapardı. Ancak harcama, keyif söz konusu olduğunda en önde beliriverirdi. 

Üçüncü oğlu Ahmet ise  ona söylenmeden birçok işi yapardı. Ekmek almaya gider kaldırımların arasındaki minicik çiçekleri annesine getirirdi. İnsanın yüzünü güldürmeyi, gönül almayı çok iyi bilirdi. Şimdi üç çocuğuna eşit davranan anne kime haksızlık ediyordu? 

Üç çocuk ve bir anne. 

Eşit mi olmalıydı çocuklarına karşı yoksa adil mi?

Bir çocuğu okula gitmeden önce annesini düşünerek bulaşıkları yerleştiriyor. Derslerini çalışıyor, sorumluluklarını biliyor. Diğeri sürekli para istiyor, şikayet ediyor, eşyalarını okulda unutuyor.  Bu iki çocuğuna aynı davranması adil olur muydu? Ortanca oğlunun notları çok kötü değildi. Fakat her şey not demek değildi. Hayata ve ailesine karşı davranışları bencilceydi. Bu sebeple bağ kurmakta zorlanıyordu. 

Büyütmek mi yetiştirmek mi?

Akşam olduğunda çocuklarını bir araya topladı.  Ve konuşmaya başladı; 

“Bu sabah beni çok mutlu eden bir davranış oldu. Bilin bakalım bunu kim yaptı?”

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ahmet konuyu anlamıştı, utandı, hemen kafasını başka yere çevirdi. Ortanca oğlu Mert, heyecanla sonuç bekledi, kendine pay var mı diye. 

-Sabah uyandığımda boşaltmak için bulaşık makinasının başına geçtim ve içini bomboş gördüm. Bunu kim yapmış olabilir diye düşündüm? Ahmet! Sen mi tabakları yerleştirdin yavrum?

Utanarak başını sallayan Ahmet’in gözlerinde sevinç ve mahcubiyet var. Gerçekten bir övgüyü hak etmişti. 

-Teşekkürler yavrum, ellerine sağlık. Çok güzel bir davranıştı. Senin de umarım böyle evlatların olur ve sana her daim yardımcı olurlar. Ben senden çok razıyım. 

İnsanoğlu yaratılışta mükemmel ama davranışta kusurlu olabilir. Bu yüzden de eleştiri ve övgülerimizi kişiye değil davranışına yapmamız gerekir. Böylece kişiler iyi olan davranışı devam ettirerek başarıya ulaşacaklarını kavrayabilirler. Eleştiri davranışa yapıldığında, kişinin ümidi kırılmaz. Toparlanmak için ihtiyacı olan motivasyon, ondan çalınmamış olur.  

Mert’in canı sıkılmıştı, "Ben hiç güzel davranmıyor muyum?" diye söylendi. 

Annesi gülümseyerek; "Elbette arada yaptığın güzel davranışlar vardır. Önce senin bu güzel davranışlarda bulunmayı sürekli hale getirmeni bekliyorum. Tabi öncelikle şikayet etmeyi bırakman gerekiyor."

Aradan birkaç saat geçmişti. Apartman görevlisi çöpü almaya geldi. Mert koştu ve "Ben götürürüm!" deyiverdi. Normalde yapmayı istemediği bir işti. Koridorda annesiyle karşılaştığında birbirlerine gülümsediler. Kapıyı kapattığında ise "Güzel hamle aferin, iyi gidiyorsun!" dedi. 

Sofrayı kurmak için mutfağa geçerken, Mert annesinin peşinden mutfağa geldi. "Annecim sana yardımcı olabilir miyim?"

"Tabi oğlum yardımın beni mutlu eder" derken insan yetiştirmenin nasıl ince bir işçilik gerektirdiğini düşündü. Herkesi aynı kefeye koyup eşit davranmak ilişkilerde adaletsizliğe sebep oluyordu. Ancak adaletli bir ilişki; güven dolu, mutlu bir bağa dönüşebilirdi. Yeryüzünde en çok mutlu bağlar kurmaya ihtiyaç vardı.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Ne yazık ki annelerin çoğu kez içine düştüğü bir hata..Rabbim adil olabilmeyi nasip etsin. ÇOK güzel bir yazı. Teşekkür ederiz. Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Gözümde canlandı resmen. Çok güzel stratejiler kaleminize sağlık 😊

    YanıtlaSil
  3. İnsan yetiştirmek hakikaten büyük bir sanat, bunun inceliklerini öğreten ilim sahiplerine selam olsun.

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı :)

    YanıtlaSil
  5. Eşitlik mi? adalet mi? hiç üstünde düşünmeyip, bir çırpıda ikisi de dediklerimiz

    YanıtlaSil
  6. Ebeveynler evlatlar arasında eşitliğe çok dikkat ederler. İnsan iyi niyetli ama bazen davranışı yanlış olabiliyor. Ebeveynlerde eşitliği adalet zannediyor , bunun böyle olmadığını gösteren güzel bir yazı.

    YanıtlaSil
  7. Ne kadar güzel bir yazı... Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  8. Elinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder