Zeytinin Yolculuğu

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Zeytinin Yolculuğu

“Zeytinin yolculuğu, ne zorlu bir yolculuk.” diye düşünerek zeytinlikten dönüyordu İhsan amca. Yanından geçen mahallenin delikanlıları “İhsan amca valla yaşını bilmesek delikanlı zannederiz, çakı gibisin.” dediler. Haksız da sayılmazlardı, birçok gence taş çıkartırdı İhsan amca. Sabah güneşin doğuşuyla uyanır, zeytin bahçesine giderdi. Ağaçlarını kontrol eder, onlarla sohbet ederdi. Tertemiz havayı ciğerlerine doldurur sonra da evine dönerdi. “Daha börtü böcek uyanmadan her gün bahçede ne yapıyorsun İhsan amca?” dediklerinde ise “Bu ağaçlar benim yavrularım. Onlara iyi bakmalıyım ki onlar da bana mahsul versinler.” derdi soranlara. Onlar ise bir şey anlamaz, boş boş bakarlardı. 

O akşam misafiriyle sohbet ederken başladı İhsan amca dert yanmaya. “Ah ah! Şimdiki gençlerin haline üzülüyorum azizim. Bizim zamanımızda zeytin, zeytinyağı çok kıymetliydi. İmkanımız azdı ama sahip olduklarımız bizim için çok değerliydi. Şimdilerde gençlerin birçoğunda imkan çok ama hiçbir şeyin değeri yok. Emeksiz yemek olur mu? Olsa da tadı olur mu? Yorulacaksın ki dinlenmenin, üzüleceksin sevinmenin bir anlamı olsun. Kaybedeceksin ki kazanmanın kıymeti olsun. Kazanmak için çabalayacaksın ki kazandığın senin için değerli olsun. Zeytin bizim zamanımızda çok değerliydi. Bahçesi olana köyün zenginlerinden derdik. Şimdilerde zeytin bahçesi atadan miras kalsa burun bükülüyor. Ah, bilmiyorlar azizim! Toprağın, dikili bir zeytin ağacının, bereketin kıymetini bilmiyorlar. Bilmedikleri için kıymet de vermiyorlar.  

Ben sana anlatayım zeytinin serüvenini biraz… Her sene bu zamanlar yani kasım sonu aralık başı gibi zeytin zamanıdır. Yağmurların başlamasıyla beraber zeytin sezonu açılır. Tüm köylü hazırlıklarını yapmaya başlar. Bahçeye gidileceği sabah, daha güneş doğmadan herkes ayaklanır. Er başlayanın kazancı da bol olur, bereketi de... O yüzden erkenden işe koyulur herkes güle oynaya. Evin hanımları hemen mutfağa girer. Aileyi bütün gün tok tutacak kocaman bir sepet hazırlar. Bir de sıcacık her derde deva tarhana çorbası kaynatılır; soğukta kimse hasta olmasın diye. Çoluk çocuk herkes evden çıkmadan o çorbadan mutlaka içer. Şimdi o sıcak çorbanın tadı, tarlada yenen yemeğin lezzeti nerdeee? Bugün o tadı en lüks lokantalarda bulamazsın azizim. Neyse, evin erkekleri ise tarlada gerekebilecek malzemeleri hazırlar. Kovaları, çuvalları, tenteleri ve sırıklarını arabanın arkasına koyar. Traktörün arkasında şarkılarla türkülerle bahçeye gidilir.”

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

“Şimdilerde gençlerin çoğu zeytin toplamaya zorla gidiyorlar. Oysa bizler çocukken zeytin zamanını iple çekerdik. Annemiz babamız siz çocuksunuz demez, her işe sokarlardı. Biz de merak eder, seve seve yardım etmeye çalışırdık. Çok emeğimiz geçti buralara, bu yüzden de bizim için çok değerlidir. Rızkımızı bize Allah bu topraklardan veriyor. Nasıl ilgilenmem, nasıl değer vermem azizim? Çocukken ağaçlar ilk dikileceğinde, can sularını verebilmek için koşuştururduk. Dağdan aşağıya boş kovalarla inip dereden su doldururduk. Sonra tekrar dağı, güle oynaya tırmanırdık kardeşlerimizle. Elimizde su dolu kovalarla tırmanmak yormazdı bizi. Çünkü bilirdik emeğin kıymetini… O yüzden hiç bir şey alıkoyamazdı bizi çalışmaktan. Mesele toprak, ağaç, zeytin değil. Her ne yapıyorsan bunu severek yapmak… O işe emek vermek, zaman ve enerji harcamak. İncir de toplasak, çilek de biz çalışmayı severdik. Emeğe hürmet ederdik… 

İnsan ne kadar emek verirse bir işe onun için o kadar değerli olur. Onun için de o kadar sever. Şimdilerde herkes aman biz yaşadık çocuklarımız yaşamasın derdinde. Böyle diye diye topraktan uzak tutuldu çocuklar. Topraktan uzaklaştıkça da gerçeğinden uzaklaştı yavrular.” 

Çayından bir yudum daha aldı ve anlatmaya devam etti İhsan Amca.

 “Neyse efendim, sonra tenteler ağaç diplerine gerilir. “Haydi Bismillah!” diyerek ağaç dallarına sırıklar ile başlanırdı vurulmaya. Tenteye düşen zeytinlerden tuzlamalık ve salamuralıklar seçilir, çuvallara konurdu. Ardından ağaç diplerine düşen zeytinleri tek tek toplardık. Tuzlamalığı ayrı, salamuralığı ayrı, zeytinyağı için olanı ayrı seçilirdi. Her bir zeytin tanesi sarrafın altını işlediği gibi işlenirdi. Mesela bir kilo zeytinden ancak yüz gram yağ çıkar azizim. Çok emek isteyen, ne zahmetli bir iştir ah bir bilsen. Ama zeytinin faydası ve bereketi oradaki emekte saklıdır. Tek bir tanesi israf edilmez. Birçok insan oradan ekmek yer. Sen işini bitirirsin, en son başakçılar girer bahçeye. Onlar da hasattan arkada kalanları, dökülenleri toplar, evlerine ekmek götürürdü. Toprak çok kıymetlidir azizim… 

Soruyorlar “Daha börtü böcek uyanmadan her gün bahçede ne yapıyorsun?” diye. Şimdi anlatabildim mi sabah neden erkenden bahçeye gittiğimi? Zeytin yolculuğunun nasıl da meşakkatli bir serüven olduğunu... İnsan ne kadar emek ve çaba gösterirse o denli fayda görüp karşılığını alır.  Yani emeksiz yemek olmaz, olsa da uzun süreli kalmaz.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Elif Şahintaş8 Şubat 2024 17:38

    Ne güzel bir yazı. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Zeytinin Yolculuğunda ne kadar anlamlı mesajlar var. Teşekkürler Sevgili Yazar. Evet yeni nesil aileler “biz çektik çocuğumuz çekmesin” düşüncesinde olduğu için çocuklar yetişemiyor, marifetlenemiyor, çok hızlı tüketiyorlar hayatı maalesef! Sevgili Yazar emeklerinize sağlık. 🌷

    YanıtlaSil
  3. Zeytinin öyküsü insanın yaşam öyküsüne benziyor aslında, ikisi de emek istiyor, zahmetli ama her zahmetin sonunda bir rahmet vardır.

    YanıtlaSil
  4. Hay Allah! beni aldı tee, eskilere götürdü. Babamın bir lafı geldi aklıma; "Emek evlattan tatlıdır" derdi.
    Tabi, daha çok anne, evlatla ilgilendiği için bu baba için böyledir. Onunda tarlası bahçesi vardı . Aklıma geldi. Çok güzel bir anlatım olmuş. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Sofraya gelen her nimetin böyle bir yolculuğu var. Son bulduğu yer sofralarımız İnsanın da ir yolculuğu var sonu sınavının bittiği yer. emiğine sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Sofraya gelen her nimetin böyle bir yolculuğu var. Son bulduğu yer sofralarımız İnsanın da ir yolculuğu var sonu sınavının bittiği yer. emiğine sağlık.

    YanıtlaSil
  7. İnsan emek verdiğine değer veriyor, önemsiyor, hatırlıyor, kıyamıyor
    Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Emeksiz yemek olmaz, gerçekten de yorulduktan sonra içilen su bile farklı oluyor, çok güzel anlatmışsınız kaleminize sağlık🌷🌷

    YanıtlaSil
  9. Biz çalışmayı severiz diyen insanın başarısız olduğunu görmedim 👍

    YanıtlaSil
  10. Bende o zamanlara gittim yazınızla. Küçükken halamlarla kırlara giderdim onlar çalışır biz ise sıcağın altında koştururduk bize çok keyifli gelirdi. Çok güzel bir yazı Kaleminize sağlık 🪷

    YanıtlaSil
  11. Çocukluğuma gittim ve o sırada gelen mutluluk hissi… teşekkürler bu güzel yazı için

    YanıtlaSil
  12. Çok güzel bir anlatım olmuş gerçekten. İnsan okurken imreniyor, emeklerinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  13. "Yani emeksiz yemek olmaz, olsa da uzun süreli kalmaz.” Ne kadar doğru, elinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder