Açlık İkramdır

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Açlık İkramdır 

Yine bir ramazan ayıydı, iftar sofrası daha kurulmuş, yenmiş içilmiş yemek nihayete ermişti. Aslı, masada yine en sona kalmıştı. Sofranın tadını çıkarmaya çalışıyordu. Annesi sofrayı toplarken o başka ne yesem diye bakınıyordu. Meyvelerden ve kuruyemişlerden yemediğini fark etti. Yemeğin ağırlığından kapanan gözleriyle tatlı şeyler aradı. Birden mutfak tezgahındaki çikolata soslu keki görünce gözleri açıldı. Yanında çayla ne güzel giderdi. Kan şekerini yükseltirdi, çay da hazmı kolaylaştırıyordu zaten. Kendince mantığa bürüdüğü gerekçeleri ile hiç nefes almadan çay ve tatlı faslına geçti. Gün boyu aç kalmıştı ve gitgide azalan zamanı yemek için çok iyi değerlendirmeliydi. 

Salondaki en rahat yer olan televizyon koltuğuna kuruldu. Televizyonu açıp tatlı tabağını ve çayını eline aldı. Bugün çok aç kalmıştı ve bu ziyafeti hak etmişti kendince. Planladığı şeyleri yemeden yatmak istemiyordu. Yemezse ertesi gün aklı hep onlar oluyordu. Ramazan boyunca ikindiye kadar uyuyor sonra da akşam ne yiyeceğini düşünüyordu. Annesi “Kızım uykuya tutturuyorsun orucu!” diye söylenmese ezan okunurken bile kalkabilirdi.  

Akşam ziyafetleri olmasa gündüz çekilecek gibi değildi. Güzel iftar sofraları ve bayram ziyafetleri bu ayın en güzel yanıydı. Yoksa altından kalkılması çok zordu bu açlıkların. Neyse ki yakın zamanda işten çıkmıştı başka türlü tutamazdı orucunu.  Açlığa, zorlanmaya hiç tahammülü yoktu.  Çalışmak zaten ayrı bir işkenceydi. Çalışmayı da bir türlü sevememişti. Her şey yolundaysa orada vardı ama zorlandığı anda uzaklaşırdı. Aslı’nın bu tepkisi hayatının genelinde, tüm davranışlarında böyleydi. Yemek yeme tarzından çok farklı değildi yani. Konu işse işinden, ilişkiyse ilişki kurduğu kişiden uzaklaşırdı. Hep benzer sorunlar yaşıyordu. Çünkü bir şeylerin zahmeti ona ağır geliyordu. Hele açlık en zayıf noktasıydı… 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Tokluğa konsantre olan açlığa tahammül edemez.”  

Sonuçtan keyif almaya çalışan, o sonucun sebebini sıkıcı bulur. Sebebinden keyif almayı bilene ise açlığın kendisi ödül gibi gelir.  

Birçok insanın hayatında da böyledir. Sonuçlar kısa bir süre keyif verir. Sonra akılda kalmaz bile. Oysa sebeplerin zahmetinden alınan tat, insana sürekli keyif verir. Yoksa insan beş dakikada doyacağı sofra için bütün gün neden aç kalsın ki? Demek ki oruç tutmak açlık ve susuzluğun ötesinde bir anlam taşıyor.  

En iyi fırına sahip olan mı kazanır yoksa en iyi ekmeği yapan mı? İyi bir ekmek yapamadıktan sonra en iyi fırına sahip olmanın ne anlamı olur ki? 

Açlığı anlamadıkça aç kalmanın ne anlamı olur ki? İnsan hep sonuçlara konsantre olduğunda sebeplerden keyif almanın önemini unutur.  

Üniversite sınavını kazandığımızda o an çok seviniriz. Oysa yüzümüzde tebessümle hatırladığımız günler, o an değildir. Geçmişe dönünce yüzümüz güldüren, zorlandığımız, uykusuz kaldığımız günlerdir.  

İnsan en çok açlık duyduğu anlardan keyif alır. Ama bunu açlığını doyurduğu anlara yükler ve yanılıp unutur sebebin, keyfinin ne olduğunu.  

Oruç tutan ama tüm günü uyuyarak ve neler yiyeceğini hesaplayarak geçiren bir kimse ancak ziyana uğrar. Neden? Çünkü açken insanı olgunlaştıran, davranışsal olarak onu geliştiren bir ayı kaçırır.  

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Oysa günlerce süren o açlığın içinde ne ikramlar gizlidir. İnsanın kıramadığı kötü alışkanlıkları kırılır çoğu zaman farkında olmadan. Bazen öfkesini yenmeyi öğrenir. Bazen sabretmeyi öğrenir. Aç olmasına rağmen bir çocuğa tebessüm edebilmeyi öğrenir. Ve o açlık insana nice güzel davranışlar katar.  

Peki, bunların ikram olduğunun farkında mıyız?  

Ne kadar keyif alırız ondan? 

Ve memnuniyetle karşılar mıyız onu acaba?  

Mesela en son ne zaman Ramazan geliyor diye evimizi süsledik? 

Ya da Ramazan'da üzerine çalışmak istediğimiz konuları belirledik? 

Bütün yıl ertelediğimiz hangi davranışı şu ay düzeltebilir miyiz diye bilinç verebildik?  

Biz Ramazan’a yük olarak baktık sadece. Hem de sofralarımızda çeşit çeşit yemekler varken yaptık bunu.  

Peki, iftar yapacak yemekleri olmamasına rağmen Ramazan’ı sevinçle karşılayanlar? Onlar nasıl baktı Ramazan’a? Onlar savaştan önce de Ramazan gelirken evlerini süslerdi. Ramazan geliyor diye sevinirlerdi. Savaşta belki de açamadan tuttukları oruçlarla yine Ramazan’ı aynı sevinçle karşılayabildiler. Bu sefer süsledikleri, su geçiren yırtık, çadırlarıydı ama mutluydular. Yıkılmış bir caminin avlusunda daha samimi saf oldular teravih namazlarında. Onlar için Ramazan’da o ezanı duyabilmek ve o namazı kılabilmek bile bir ikramdı çünkü.  

Açlık, ikramdır ve şifadır ama kıymetini bilene...

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Açlık diri tutar 😍

    YanıtlaSil
  2. Sadece fizyolojik olarak düşündüğümüz bir sürecin aslında fizyolojinin dışında da insanın hayatının her alanında nasıl bir şifası olduğunu böyle güzel yazılarla idrak edebiliyoruz.
    Hayatı gerçek kurallarına göre yaşadığımızda her şey insanın lehine.. Çok şükür.
    Kaleminize sağlık çok faydalı bir içerik olmuş.🌹

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum. Çok faydalı oluyor böyle yazılar. Emeklerinize saglikl

      Sil
  3. Açlık her anlamda en zorlandığımız ama bize en çok yarayan şey...

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  5. Açlık sebeplerle sonuçlar arasına süre koymamızı sağlıyor. İmkanlar arttıkça insan hemen istediği sonuca ulaşmak istiyor ...

    YanıtlaSil
  6. Açlık nefsin en büyük terbiyesidir. Emeğinize yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder