Kimi Memnun Etmeye Çalışmalı

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Kimi Memnun Etmeye Çalışmalı

Maide, kalabalık bir ailenin ortanca kızı, evin de en çalışkanıydı. Oldukça başarılı, güler yüzlü ve sevecen bir insandı. Konu komşu kim varsa tüm çocukların sevgilisiydi. Sokakta oynayan çocuklar Maide’yi görünce koşar sarılırlardı. Maide onları kucağına alır, sever, ilgi gösterirdi. Aynı zamanda ailesine, özellikle anacığına hiç kıyamazdı. Okuldan gelir gelmez hemen annesine yardım ederdi. Kardeşlerini de ihmal etmezdi. Annesini mutlu etmeye çalışmak onda ata sporu gibiydi. Ancak bu konuda çok da başarılı olduğu söylenemezdi. Annesi her işi ona söyler ama yaptıklarından memnun kalmazdı. Bir kusur bulur yine eleştirirdi. Annesinin davranışlarına üzüldüğünde şu sözü hatırına getirirdi; “Cennet anaların ayakları altındadır.” 

Henüz on yedi yaşındaydı Maide. Ablaları da vardı ama köy hayatının çoğu işi ona bakardı. Bağ bahçe, hayvanlar, süt sağma, tarla işleri… Her ihtiyaçlarını kendileri karşılarlardı. Üretmek kazanmak zorundaydılar. Sabah ezanı ile kalkar, kapının önünü süpürürdü. Çayı demler, kendilerine ait fırına gidip annesiyle ekmek pişirirdi. Babası bahçe işlerini bitirdiğinde de ona kahvaltı hazırlardı. Babası memnuniyet içinde kızına sarılırdı. “Hanım Maşallah ne kadar becerikli bir kızımız var değil mi?” derdi. Annesi de “Hı hı” der, geçiştirirdi. Ablası genelde çok geç kalkardı. Uykudan uyanıp yanlarına gelirdi. O gelene kadar tüm işler bitmiş olurdu. Çayları bittiyse onları tazelerdi. Annesi de sanki tüm işi o yapmış gibi davranırdı. “Sema, yavrum yorulma geç otur sen.” derdi. Maide onlara bakıp içten içe üzülürdü. “Her şeyi ben yapıyorum ama pamuk prenses gibi bütün ilgiyi Sema alıyor. Neden böyle oluyor? Ben nerede yanlış yapıyorum?” diye düşünürdü.

Öğle yemeğini de Maide hazırlardı. Annesi koyunları sağdıktan sonra öğle uykusuna giderdi. Maide, peynir yapar, kileri toplar, bulaşıkları yıkardı. Böylesi bir yoğunluğun içinde derslerini de ihmal etmemeye çalışırdı. Her boş anında test kitabına sarılırdı. O kadar işin içinde annesinin bir isteğine dahi yapmam demezdi. Ne olursa olsun annesini memnun etmeye odaklanırdı. Sürekli her isteneni yaptığı için bunlar annesinin de normali olmuştu. Yaptığı her yardım, verdiği her destek onun sorumluluğu haline gelmişti. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Bu hayatta kimse, yaptığı şeyin miktarını arttırarak karşısındakini memnun edemez.”

Maide’nin bunu fark etmesi, evden ayrılmasıyla oldu. Yaptığı işler onu hayata karşı güçlendirmişti. Ama annesini memnun etmeyi başaramamıştı. İstanbul’da öğretmenlik bölümünü kazanmış artık kuşun yuvadan uçma zamanı gelmişti. Kayıt için İstanbul’a gidip tüm işlerini kendi halletti. Kayıt sırasında gördüğü manzara onu hayrete düşürmüştü. Koca koca kızlar ve erkekler, anne ve babalarıyla kayda gelmişlerdi. Bu durum Maide’yi çok şaşırtmıştı. Yirmi dört saatlik yoldan gelen Maide’nin yanında kimse yoktu ve bu onun için sorun bile değildi. O, hayalini gerçekleştirmiş olmanın mutluluğu içindeydi. Okul kaydından sonra yurt işlemlerini de hallederek, yurda yerleşti.  

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Orada da beş kişilik bir odada yine ihtiyaç giderendi Maide. Herkesi sarıp sarmalamış, bir kaç yıl sonra yurtta lider gibi olmuştu. Çünkü düzeni sağlayabiliyor ve hiç zorlanmıyordu. Sorumluluklarını bilen, iyi niyetli ve samimi bir bireydi. Kimin başı sıkışsa onu bulurdu. O da imkanı oldukça arkadaşlarına yol gösteren başarılı bir öğrenciydi. Boş zamanlarında alt sınıflarına ders veriyordu. Hafta sonları kurslarda kendini yetiştiriyor, etrafındaki insanlara da sürekli fayda sağlıyordu. 

Okulunu bitirip başarılı bir öğretmen oldu. Atanma sırası kendine geldiğinde de özüne toprağına dönmeyi seçmişti. Birçok zorluklar görmesine rağmen hayatı hep tebessümle kucaklamıştı. Sabır ve azimle yoluna devam etmiş, hem soyutta hem de somutta güçlenmişti. Üniversitede tanıştığı Ayvaz’la yolları kesişmiş, mutlu bir yuva kurmuşlardı.

Çalışkan Maide bu hayatta sadece annesi Gülizar Hanım’ı pek memnun edememişti. Kendine düşeni layıkıyla yaptığı için kalbi ferahtı. Çünkü zaman içinde “Kimi memnun etmeye çalışmalıyım?” sorusunun cevabını bulmuştu. Sevilme ve onay görme isteğini doğru yere yerleştirmişti. Artık insanların beğenisinden ziyade doğru olanı yapmaya çalışıyordu. Yapabilecekleriyle ilgileniyor, ilişkilerinde de belli sınırlar çiziyordu.

Gülizar Hanım ise ömrü boyunca şikâyet eden biri olmayı seçmişti. Problemini görüp çözmek onun için bir seçim bile değildi. Kendine problemlerinden bir yaşam alanı oluşturmak daha kolayına gelmişti. Çevresindeki kimse ona dayanamıyordu. O ise kendisiyle bir ömür boyu yaşamaya mahkumdu. Kızını takdir etmesi çok çok uzun yıllar sonra olmuştu. Maide zaten kendi dünyasında mutlu bir insandı. Bu yüzden de etrafına mutluluk yaymaya devam ediyordu. Kendince bir kuralı vardı; “Yapabileceklerine bak ve tüm zorluklara rağmen hayata gülümse!”

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Ne guzel.anlatilmiş, kalbimde hissettim.yazdiklarinizi..Maide :)

    YanıtlaSil
  2. Ellerinize sağlık, anne kendini değil ama kızını iyi yetiştirmiş :)

    YanıtlaSil
  3. Nice Maide'ler var. İnşaAllah onlarda kimi memnun etmeleri gerektiğini öğrenirler. Çok içten ve samimi olmuş. İnsanın gözleri doluyor.:)

    YanıtlaSil
  4. Maide gibilerinin sayısı hep artsın

    YanıtlaSil
  5. İnsanlar sizi beğensin diye ödediğiniz bedeller sizi güçlendirir ama karşı taraftan alkış almaz. Siz Rabbinizi memnun etmeye çalışın.
    Yazınız güzel olmuş kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder