Sahi Ne Zaman Büyür İnsan?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Sahi Ne Zaman Büyür İnsan?

Sahi ne zaman büyür insan? Eve gelen misafirlerin “Oo kocaman olmuşsun…” diyerek başlayan cümleleri ve bildik soruları beni bunaltmaya yeter de artardı. Yine öyle bir gündü.

-Ne olacaksın bakayım büyüyünce Arif?

Yine içimdeki cevabı verecekken babamla göz göze gelmiş ve kısık bir sesle:

-Doktor… diyebilmiştim.

Kahkahalar eşliğinde ‘’Hayy Maaşallah… Tabi ya zeki çocuk; doktor olur, mühendis olur, hakim olur…’’

Onların neşesi beni mutlu etmiyor, aksine sinirlendiriyordu. Yine de mutlu olmam gerekiyor herhalde diye kendimi de zorluyordum. Ama ben oldum olası resim yapmaktan, yapılan resmi izlemekten keyif alırdım. Kendimi ressam olarak hayal ediyordum. Ne zaman ki bunu söyledim, aileden ilk vetoyu yedim.  "Ressamlık da neymiş? Uçuk kaçık hayalmiş benimkisi. Hem ne kazancı varmış ki? Resim öğretmeni bile olsam çok kapalıymış önüm." Daha bir sürü gerekçelerle hayallerimi ailem onaylanmamıştı. Üstelik benim adıma kurmuşlardı hayallerini. Şöyle beyaz önlüklü boynunda stetoskop olan bir doktor, üniformalı hakim veya havalı bir mühendis olabilirmişim. Liste uzayıp gidiyordu; beyaz yakalı, devlet garantili diğer mesleklerle.

İlkokulda öğretmenim yetenek sınavına girmemi sağladığında dünyalar benim olmuştu. İyi bir puan alınca ailemle görüşmek istedi. Ama çabası olumsuz sonuçlanmıştı. Etüt çalışmaları ve özel dersler, ailem akademik başarıyı destekleyen her imkanı sunuyordu. Uyum sağladım çaresiz. Yine de ne zaman serbest kalsam resimle uğraşırken buluyordum kendimi. Lisede ülke genelinde düzenlenen resim yarışmasına katıldığımdan haberleri yoktu. Nasıl söylerdim ki? Karşılığında yurt dışında ünlü bir ressamdan eğitim ödülü de vardı. Yarışmaya katılmamdaki amaç eğitime gidemesem de en azından kendi performansımı görmekti.

Bir buçuk ay boyunca ince eleyip sık dokuduğum çalışmamı yollamaya birkaç gün kalmıştı. Tabi bu arada lisans giriş sınavı için de günler sayılıyordu. Masamdaki çalışmayı gören annem ve babam konuşmak için okuldan dönüşümü beklemişlerdi. Sinirden sesini kontrol etmeye çalışan babam ve tüm duygusallığını takınmış annem işte karşımdaydılar. ‘’Bak evladım…’’la başlayan cümleleri, yerini "Böyle boş işlerle uğraşılmaz. Kimseye faydası yok, hayaller karın doyurmaz, emeklerin peki, dersler, etütler…" le şiddetini arttırarak devam etti.  Diyeceklerini dediler, bana ise sakince dinlemek düştü.  

Ruhu çekilmiş beden nasılsa aynı öyle hissediyordum. Sırt üstü uzandım ve uzun uzun düşündüm. Acaba hangisi beni mutlu ve başarılı edecekti? Onlar gibi düşünmeye çalıştım bir de. Doluya koysam almıyor, boşa koysam dolmuyordu. Beni düşündüklerini söylüyorlardı ama ben de beni düşünüyordum. İnsan zamanın büyük bir bölümünü seçtiği alanda geçirir. Peki, bu alanda mutlu olmazsa hayata nasıl dayanırdı. Sabaha kadar düşüncelerle meşguldüm. 

Sabah erkenden yola koyuldum. Sahil yolundan geçerken uzaklara bakarak, "Evet evet, en doğrusu bu!" dedim. Yaptığım resmi komitenin incelemesi için yetkili öğretmene verdim, hayalimi bırakmayacaktım.

Bir hafta sonra girdiğim lisans sınavı fena olmasa da bizimkilerin istediği puan değildi. Uğradığı hayal kırıklığının etkisinden çıkan ailem yine kendi hayallerinin peşindeydi. Tekrar denemem gerektiğini ve bu yıl daha sıkı çalışabileceğimi düşünüyorlardı. Aklımı resimle meşgul etmemem gerektiğini söylüyorlardı. Yeniden etütler, denemeler, hocalar, yeniden o tempo…

Onların planlamaları sürerken yarışmanın sonucu belli olmuştu. Okul idaresinden çağrıldığımda kalbim dışarı çıkacak gibiydi. Birinci olmuş, eğitim almaya hak kazanmıştım. Öğretmenlerimin tebrikleri ne iyi hissettirmişti. Artık hayallerime kavuşacaktım. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Sıra bizimkilerle net bir konuşmaya gelmişti. Onları kırmadan, kendimi en doğru şekilde ifade etmeyi başarabilecek miydim? Kolay olmadı elbet. Başta konuşturmak istemediler, bir sürü gerekçeler sundular. Onlara göre uygun olanı söylüyorlardı. Ama önemli bir şeyi atlıyorlardı. Hayat kimin ve neye göre meslek seçilmeli? Resmin benim için en doğrusu ve keyiflisi olduğunu ifade ettim. Bunun için de her türlü emeği sarf etmeye hazır olduğumdan ve severek yapacağım bir meslek istediğimden bahsettim. Yarışmayı kazandığımı ve eğitimin detaylarını söyledim. Birkaç günlük derin bir sessizlikten sonra yatıştılar. Birlikte yol haritasını planladık.

Bugün ne mi oldu? Bugün mesleğimin on ikinci yılında çok güzel bir sergi açtım. Kimsesiz çocuklar ve göçmenler adına düzenlenen bir etkinlik. Gelen konuklarla ilgilenen kim, tahmin edin. Evet, doğru tahmin; babam!

Sergiye ilgi yoğun ve memnuniyet vericiydi. Her şey umduğumuzdan daha akıcı, elde edilen gelir de şaşırtıcıydı. TV kanallarından geldiler. Babama mikrofonu uzattıklarında; "Böyle faydalı ve keyifli bir etkinlik bizi zaten çok mutlu ediyor. Yorulduğumuzu bile hissetmiyoruz." derken gözlerime bakıyordu. Gözlerindeki o buğulanmayla aslında şunu diyordu: "Helal olsun evlat, dimdik durdun ve doğru bildiğini yaptın. Helal olsun!"

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: "Hayat seni elemeden sen kendini eleme."

İşte ben de elemedim kendimi, bırakmadım hayalimi. Hep besledim onu, tıpkı bir bebeği büyütür gibi. Demek ki insan hedefini çok faydalı bir mesleğe de dönüştürebilirmiş. Hem keyif hem de fayda veren bir iş yapabilirmiş. Gayret etmenin sonunda ne güzel sonuçlar varmış. Yeter ki vazgeçmesinmiş.

Hedefine ulaşma konusunda ne kadar isteklisin?                                                                                 

Şartlar seni zorlasa da yine devam diyebiliyor musun?                                                                           

Yönünü tayin edip o yönde vazgeçmeden ilerleyebiliyor musun?                                                                

Güzeli faydayla sunabilen ve ne istediğini bilen bir birey misin?                                 

İşte asıl mesele bunlar. Çünkü istediği şey insanın ayağına öyle kolay gelmiyor. O hedefe giderken çok çalışmak ve yoluna çıkan tüm engellere karşı net bir duruş gerekiyor. Ancak o zaman büyüyor insan, ancak o zaman. Vücudu büyüdüğünde değil o hedefi gerçekleştirip insanlığa fayda verdiğinde.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Ne güzel ihtiyaç karşıladınız… çok güzel yazı teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  2. hedef belirleme ve hedefe ulaşma düşündüğümüzden zor olmayabilir. öncelikle hedef kilitlenmek gerekli... teşekkürler, unuttuklarımızı hatırlattınız... teşekkürler hedefi belirle ve vazgeçme dediniz... teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. İnsanların inandığı şeyler toplamda fayda veriyorsa , kim tutar onu, niyet ve gayret çok kıymetli bir paylaşım emeğinize sağlık 🌿

    YanıtlaSil
  4. Çok hayatın içinden, motive edici bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder