Asker Yolu

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

 Asker Yolu

Yeşil yün çoraplar ile sarı yün içlikleri valize koydu. Tik tak ilerleyen saate baktı. Vaktin yaklaştığını görünce gözleri yaşardı Neriman’ın. Biricik oğlunu bir başına büyük mücadelerle bugünlere kadar getirmişti. Oysa şimdi uzak diyarlara kendi eliyle yolcu ediyordu. Oğlu vatan sınırlarını korurken annesi asker yolu bekleyecekti. 

Çevresindekiler “Yüksek lisans yap, askerliği ötele.” veya “İşe gir, biraz kazan bedelli askerlikten yararlan.” demişlerdi. Mehmet ise hiçbir öneriye kulak vermemişti, vatan borcu ödenmeliydi. Askerliğini uzun dönem yapacaktı. Annesi bu yüzden hem gurur duyuyor hem de endişe ediyordu. “ALLAH izin verirse döner dönmez sevdiğim kızla nişanlarım.” diye hayal ediyordu. Zaten hayat evden uçuracaktı eninde sonunda yavru kuşunu. Bu ayrılık süreci belki de ona alışmasına vesile olacaktı. 

“Nelerin üstesinden geldin sen, şu kısa zamana mı dayanamayacaksın?” dedi Neriman kendi kendine.  Polis memuru olan eşi görev başında bir çatışmada ölmüştü. Küçücük oğlu ile koca dünyada bir başına kalmıştı. Hem onu yetiştirmeli hem de işlerin üstünden gelmeliydi. Ne maddi ne manevi destek verecek yakını vardı. Dahası istiyordu ki oğlu Mehmet iyi bir vatan evladı olsun. Çok şükür ki emekleri boşa gitmemişti, okumuş mühendis olmuştu oğlu. Ev, kreş, okul ve iş arasında koca bir hayatı birlikte geçirmişlerdi. Bazen eve dönüşte trafik olur bazen işte zorunlu mesaiye kalırdı. Geç kalınca kreş, erken çıkınca işyeri sorun çıkartırdı. Neyse ki küçücük bir evi vardı. Kimsenin halden anlamadığı o günleri hatırlamak istemiyordu. Ama sonuçta sıkıntıları ALLAH’ın yardımıyla zamanla hallolmuştu. 

Çalıştığı özel okuldaki öğretmen arkadaşlarına hayret ediyordu. Herkes çocuklarını “Nasıl askerlikten kurtarırız?” derdindeydi. Oğlunun durumunu bilseler Neriman’ın da gözünü korkutup caydırmaya çalışırlardı. Kendilerinin ne kadar akıllılık ettiğini söyleyerek övünüyorlardı. Zaman zaman onlara bakınca kendini kötü hissediyordu. “Acaba oğluma onlar kadar değer vermiyor muyum?” diye düşündüğü olmuyor değildi. Ama zaten ölüm emri geldiyse oğlunun nerede olduğunun ne önemi vardı ki! 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: İnsanın sınavı; oluşturduğu sebepler, kendi sonuçları ve başkalarının sonuçları arasındadır. İnsan yoldakilere bakıp kendini onlarla kıyaslarsa yolunu şaşırır, yok eğer gideceği adrese bakıp kendini dünüyle kıyaslarsa adresine varır.

Kolay değildi bu süreç ama daha zorlarını görmüştü Neriman. Hepsini nasıl başardılarsa birlikte bu da geçecekti. Ama bazı yaralar vardı iyileştirmeye onların gücü yetmiyordu. Gazze’de ne kadar çok anne gencecik evlatlarını, eşlerini kaybetmişti. Aileler dağılmış, yuvalar yıkılmış, ne yavrular ana-babasız kalmıştı. Kıyas yapılacaksa onların sebeplerine ve fedakarlıklarına bakmak gerekirdi. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Anne oğul boykot, protesto, kermes demeden her yere koşturmuşlardı. Filistin’e gidebilmek için çareler aramışlar ama mümkün olmamıştı. Etraflarındaki çoğunluğun ilgisizliği ve olan biteni sadece seyretmek zorunda kalmanın acısı onları olgunlaştırmıştı. Demek insanların gözlerinin önünde soykırım yapmak bu kadar kolaydı. “O zaman yarın bizim memleketimize de böyle bir şey olabilir.” düşüncesi onları alt üst etmişti. Mehmet bu yüzden “Vakit durma vakti değil.” diyerek askerliği uzatmak istemedi. Evin erkeği olarak bu vatan ocağının zorlu koşullarında güçlenmek istiyordu. Duası kabul olmuş ve ülkenin en ucunda terör çatışmalarının göbeğinde bir garnizona atanmıştı.  

Mehmet gittikten sonra evi bir sessizlik ve hüzün sarmıştı. Neriman’ın her gün bir kulağı haberlerde idi. Bir çatışma veya bir harekat haberi duysa yüreği ağzına geliyordu. Bazen oğlundan bir telefon geliyor bazense günlerce ses çıkmıyordu. O habersiz kaldığı zamanlarda oğlunun acı haberini alacağı senaryolar canlanırdı gözünde. Neden sonra Gazze’deki insanları hatırlayınca; “Benim ne ayrıcalığım var ki! İnsanlar eceli gelince ölür askere gidince değil.” deyip sadece gözleri yaşarıyordu.  

“Sayılı gün çabuk geçer.” derler, nihayet dönüş zamanı yaklaşmıştı. Ama askerlik bitince hemen öyle insanı terhis etmiyorlardı. Herkesi sırası geldikçe bir bir evlerine gönderiyorlardı. Neriman’ın beklemekten başka çaresi yoktu. Terhis sonu yolda ölüm haberi gelen erler canını sıkardı. Ama emir büyük yerdendi yapacak bir şey yoktu. “Anne olmak ne zormuş her ihtimali düşünüyorsun.” Diyordu bekar komşusu. 

Ama Neriman zaten işin başında teslim olmuştu aylar sonra gelecek sonuca. Ya ölüsü ya dirisi… Yapacağı tek şey, şimdiye kadar yaptıklarına devam etmekti. Çalışmak ve hep bir uğraş üzerine olmak… Öyle de yapmıştı; oğlu yokken boş durmamak için hep bir meşgale bulmuştu. Filistin ile ilgili el işleri yapıp kermeslere götürmüştü. Protestolara katılmıştı ve her koşulda çevresine boykot bilinci oluşturmaya çalışmıştı. Kermeste hazırladığı ürünlerin başındayken telefonu çaldı. Bilinmeyen numarayı görünce önce şüphe sonra korku sardı içini. “Açsam mı açmasam mı?” diye bir an düşündü. Gözlerini kapayıp acı bir haber duyacağım endişesi ile nihayet “Alo” dedi.  

Oğlunun sesiydi ve “Anneeeee nerdesin?” diye bağırıyordu.  Oldum olası sesi çok gürdü Mehmet’in ve aylar sonra ilk kez Neriman’ın içini inanılmaz bir ferahlama kapladı. Mehmet’in niyeti annesine sürpriz yapmaktı. Ama ne olduysa yolda telefonu bozulmuş ve işler karışmıştı. Eve gelince annesini bulamamış ve merak etmişti. Neriman elinde telefon uçar gibi eve doğru yola koyuldu. Arkasında bırakıverdiği kermes ve sergideki ürünler tamamen aklından çıkmıştı. Taksiye bindiğinde bunu fark etti ama geriye dönmek bile istemedi. “Bir şekilde arkadaşlar halleder.” dedi. 

Anne oğul kaderlerindeki ilk ayrılık sınavını başarıyla geçirmişlerdi. Kim bilir ikisini hayatlarında daha yaşanacak ne hikayeler bekliyordu. Ama onlar için aşılamaz bir engel yoktu. Yeter ki kıyaslarını doğru yere koyup sırtlarını en güvenilir olana yaslasınlar.

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Ah şu kıyaslarımız....
    Doğru yere dayanmayınca yaşamak ne zor...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder