Öğrenen Öğretmen

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Öğrenen Öğretmen

Hayat öğretir,

Elif işe gitmek için yola çıkmıştı. Mesleğine aşık olduğu için yollar ayağının altında akıyordu. İki yıldır her sabah keyifle uyanıp okuluna gidiyordu. Elinden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyordu. Onun için öğretmenlik sadece bir iş değil, adeta yaşam biçimiydi. Öğrencilerine “Biyoloji dersini daha iyi nasıl anlatabilirim? En zor soruları çözebilecek hale nasıl getirebilirim?” diye kafa yoruyordu. Ancak bugün diğer günlerden biraz farklıydı, veli toplantısı vardı. Sadece öğrencilerini değil, velilerini de görecekti. 

Sınıfa girdiğinde biraz gergin ve heyecanlıydı. Velilerde o heyecanı göremeyince üzüldü. Sanki bir dertleri var gibiydiler. Sınıfın en başarılı öğrencilerden birinin annesi “Oğlum Biyolojiye çok hakim olduğunuzu söylüyor. Fakat ne zaman Biyolojiden sınav olsa karnına ağrılar giriyor.” dedi. Elif bu siteme çok şaşırmıştı. Ali’nin annesi de ekleme yaptı, “Sözlüde çocukları çok sıkıştırıyormuşsunuz hocam. Ne kadar bilseler bile bilmedikleri yerlere odaklanıyormuşsunuz.” Elif bu sitemlerden pek bir şey anlamamıştı. Zaten olması gereken bu değil miydi? O sırada başka bir veli de, “Nasılsa bizim Biyoloji hocasından geçilmez deyip çalışmayı tamamen bıraktı.” dedi. Elif velilere kendini anlatmaya çalıştı ama nafileydi, onu anlamıyorlardı. O kadar uğraşmasına rağmen adının sıfırcı hocaya çıkmasına çok üzülmüştü.  

Sonraki günlerde yine bildiği yöntemlerle dersini anlatıp çocukları en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyordu. Fakat sınıf ortalaması giderek düşüyordu. Bunun üzerine okul idaresi yeni yılda kendisiyle çalışmak istemediğini bildirmişti. Kızgındı hem okula, hem öğrencilere, hem velilere. Öğretmen arkadaşlarının neredeyse hiç birisiyle de samimiyet kurmamıştı. Ayrılacağını söylediğinde kimse tepki vermemişti. Elif sene boyunca öğretmenler odasında ya soru çözer ya da kitap okurdu. Diğerlerinin arada bir muhabbetlerine katılır ama kısa süre sonra sıkılır, burun kıvırır ve kendi kabuğuna çekilirdi. Herkesin nesi vardı böyle? Çalışkan olmak, vakti boşa harcamamak, ne zamandan beri itici oldu? Şimdi öğretmenlerle samimi olmadığı ve sınıfta çok ders anlattığı için suçlu muydu? Bir gariplik vardı fakat çözemiyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Hayat işaretler gönderir,

Yeni eğitim yılında ve yeni okulunda görev odaklı öğretmenimiz çılgınlar gibi ders anlatıyordu. Anlamayana tekrar anlatıyor, öğrencileri sıkıştırıyor, konuların tozunu attırıyordu. Öğretmenler odası da geçen yıldan farklı değildi. Sadece isimler ve mekan değişmişti. Elif yine sessizce işine bakıyordu. Bu yıl veli toplantısını bekleyemeden bir anne gelmişti bile. Çocuğu için bu dersin önemli olduğunu, daha iyi anlayabilmeleri için destek talep etmişti. Elif de zaten işinin bu olduğunu, elinden geleni yapmaya çalıştığını anlatmak istiyordu ama veli konuştukça kendini savunmaya başlamıştı. Veli, “Elif Hanım, sizi yalnızca bugün yaptığımız bu konuşma kadar tanıyabildim. Çok çalışkan ve iyi niyetli bir öğretmensiniz belli ki. Fakat karşınızdaki kişileri görmez, duymazsanız ve sadece bildiklerinizle yol almaya çalışırsanız kimse anlattıklarınızı anlamayacaktır.” dedi. Elif duraksadı. Ne demekti bu şimdi? Bir anda tepesinin tası atmıştı. Velinin söylediklerini şahsına yapılmış bir hakaret gibi algıladı. Hangi cüretle böyle söyleyebilirdi? Elif kör müydü, sağır mıydı, duymuyor muydu? Elinden geldiğince nazik fakat net bir şekilde konuşmayı sonlandırdı ve hışımla evine gitti. 

Hayat bazen hırpalayarak öğretir,

“Karşımdakini duymuyormuşum, Allah Allah! Sen mi buna karar vereceksin? Benim ne emeklerle buralara geldiğimi, dersi ne zorluklarla anlatmaya çalıştığımı bilmiyor tabi!” Velinin söylediği şeyler aklına geldikçe sinirleniyordu. “Asıl anlaşılmayan kendisiydi. Ah bu nankör öğrenciler! Ah bu nankör veliler!”  

Ertesi gün yine ilk ders öğrencileri sözlüye kaldıracaktı. “Disiplin takiple elde edilir, bir an boş bırakmaya gelmez.” diyordu. Sınıf birincisi sözlüye kalkmış ve bir soruyu bilememişti. O soruyu ona anlatabilmek için yarım saatini harcadı. Sonunda “Anladın mı?” dediğinde, öğrencisinin ona teşekkür etmesini hatta belki de hayranlık duymasını beklerken çocuk, “Hocam bunun dışındaki dokuz soruyu da bildim değil mi? Bir aferini hak ettim aslında.” dedi. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Elif o anda bir şey anlamadı. Zil çaldı, sınıf dağıldı. Sıradaki dersi boştu, oturup düşünmek için biraz vakti vardı. Filmi geri sarmaya başladı, zihninde parçaları birleşiyordu. Bu yılın başında gelen veli kimseyi duymuyorsunuz, görmüyorsunuz derken haklı olabilir miydi? Geçen yıl başarılı öğrencilerini neden kaybettiğini bir türlü anlayamamıştı. O gün veliler kendisine bir şeyler anlatmaya çalışmışlardı fakat iletişim kuramamışlardı. Tek bir soruyu bilemeyen öğrencisine bildiği diğer dokuz soru için bir aferin bile dememişti. Çünkü bu tür övgülerle şımaracaklarından korkardı. Kendisinin bu tür şeylere ihtiyacı olmazdı. Yapması gerekeni yapardı her zaman. Kimseden takdir beklemezdi. 

Hayat ona can acıtan işaretleri gönderiyordu. Tüm bu kareleri birleştirdiğinde, karşılaştığı tablo gerçekten içini burkmuştu. Çok iyi niyetli olmasına rağmen davranışlarındaki eksiklikler onu kötü gösteriyordu. Kendine dışarıdan baktığında, ne kadar kibirli göründüğünü düşünmek onu üzdü. Peki nerede hata yapıyordu? Bu kadar iyi niyetliyken neden sevilmiyor, onaylanmıyordu? İyi niyete doğru davranışı nasıl ekleyebilirdi? Doğru iletişim stratejilerini nasıl öğrenebilirdi? Ömrünün önemli bir kısmını Biyolojiyi en iyi şekilde öğrenmek ve anlatmak için harcamıştı. Oysa iyi bir öğretmen olabilmek için sadece akademik başarı yeterli değildi.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İyi niyet doğru davranışla birlikte olunca ihtiyaç görür, aksi takdirde hayat bizi gerçek sonuçlara ulaştırmaz, ta ki iyi niyetle doğru davranışları birleştirene kadar…” 

Yılsonu gelmişti, Elif problemini deneme yanılma yoluyla öğrenemeyeceğini anlayınca deneyimlerden faydalanmaya karar vermişti. Deneyimleri hayatına almak en etkili öğrenme şekliydi. Okuldaki en sevilen öğretmenleri model almış, eksik olan yönlerini toparlamaya çalışmıştı. Hem böylece öğretmenler odasındaki asosyal imajını da kırmıştı. “Sana bir şeyler oldu, ne olduysa iyi oldu.” diyen arkadaşlarına gülümseyip geçiyordu. 

Hayat sadece akademik kariyerden ibaret değilmiş meğer. Meğer çok da zor değilmiş insanın kendine olumlu şeyler katması. Fayda odaklı olan hayatına biraz duygu ve haz katması da gerekliymiş. Bilmeyince çok zor, bilince çok kolay olan konuları anlamaya çalışıyordu. Derste espriler yapıyor, doğru cevapları beğenip onaylıyordu. Öğrencileri onurlandırıyor, sevdirerek öğretiyordu. En zor konuları basitleştirip minik parçalara bölerek anlatıyordu. Zorlaştıran değil, kolaylaştıran olmaktı amacı. Öğrencilerinin gönlünü almayı da başarmıştı. Eski okulu yeniden kendisiyle çalışmak istediğini söylediğinde ise çok sevinmişti. Şimdi sıra veli toplantısındaydı. Bu sefer velilerin yüzü gülecekti, tıpkı öğrencileri gibi… 

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Öğretmen değilim ama bir anneyim ve Elif Öğretmen gibi bende olması gereken bu deyip çocuk yetiştiriyordum. O ise benden kaçıyor ve başka yerlerde mutlu oluyordu. Bunun nedenini seminerlerinizde deneyim transferi yaparak anladım ki ben de fayda var ama haz yokmuş. Şimdi bu yazı bana o süreci hatırlattı😔
    Ama şimdi her şey yolunda olması gerektiği gibi. Kaleminize sağlık ve teşekkürler Deneyimsel Öğreti ❤️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder