Sen Ne İstiyorsun?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Sen Ne İstiyorsun?

Yağmurlu bir pazar sabahıydı. Şermin, çiçek bahçesini andıran balkonunda kahvesini yudumluyordu. Camı açtı, rüzgârın yön verdiği yağmur damlalarını avuçladı. Ne huzur verici bir histi. “Dışarı çıkmalıyım!” dedi, yağmurda yürümeyi severdi. Mantosunu giydi, hafif hafif çiseleyen yağmurda dolaşmak en büyük keyfiydi. Dışarı çıktığında yağmur dinmişti. Yağmurun dinmesiyle yürüyüş yolu da hareketlenmişti. Herkeste, her şeyde bir hareket vardı. Herkes, farklı amaçlarla bir yerlere varmaya çalışıyordu sanki. Sanki isteklerine göre şekillenen öyküleri vardı.

Neşeyle koşturan çocuklar dikkatini çekmişti. Yağmurda birikmiş sularda ne de güzel hoplayıp zıplıyorlardı. “Ne kadar da masumlar.” diye düşündü. Kendilerine kurdukları oyunda dünyanın tüm neşesi onlarınmış gibi eğleniyorlardı. Ne olursa olsun mutlu olacak bir şeyler bulabiliyorlardı. Bu saflıklarını korumalarını dileyerek yanlarından ayrıldı.

Yürüyüş yolundaki komşu Handan teyzeyi gördü. Hararetli hararetli arkadaşına bir şeyler anlatıyordu. Şermin, Handan teyzeyi görünce “Allah kavuştursun.” dedi. Geçen hafta İstanbul’dan oğlu ve gelini gelmişti. Sabah yaşlı gözlerle, arkalarından su dökerek evlatlarını yolcu etmişti. “Sağ olasın yavrum, bir görünüp gittiler.” diyebildi. Her anne baba gibi evlatlarının hep yanında olmasını istiyordu. Ama hayat öyle değildi ki… Kuşlar yuvadan uçunca arkalarından hatıralarıyla avunmak kalıyordu. Şermin, yaşlı kadının omzuna dokunarak teselli etti ve yürümeye devam etti. 

Genç bir çift yürüyüş yolunda kol kola ilerliyordu. Yaşları küçük ve ellerinde alyansları vardı. Yeni evliler diye geçirdi içinden. Birlikte parktaki kedilere yemek artıkları getirmişlerdi. Parkı kirletmemeye özen gösteriyor hem de ihtiyaç gideriyorlardı. Eğlenebilecekleri pek çok ortam varken parkı ve ihtiyacı olan hayvanları tercih etmişlerdi. Sayılarının çoğalmasını diledi gülümseyerek.

Az sonra alt kat komşusu Rahime Hanım ve altı yaşındaki oğlu Yunus’u gördü. Çocuğunun elinden tutmuş “Lütfen oğlum yapma!” diye sızlanıyordu. Yunus istediği oyuncağı almadığı için annesini yumrukluyordu. Evlat özlemiyle geçen sekiz yılın sonunda Yunus’una kavuşmuştu. O yüzden yavrusunun bir dediğini iki etmek istemezdi. Yunus’u çoğu zaman hırçın, öfkeli ve hüzünlü görürdü. Rahime Hanım’a göre her istediğini yapmadığı için bu haldeydi. Yavrusunun isteklerine yetişemiyordu. Kendisi yaşarken gün yüzü görsün istiyordu. Yunus’un ihtiyacının isteklerinin karşılanması olduğunu düşünüyordu. Şermin, komşusunun yorgun bitkin hallerini görüyor, onlar için üzülüyordu. Keşke benim gördüğümü o da görebilse diye geçirdi içinden. Çünkü Rahime Hanım evladının ihtiyacı olan bazı “Hayır”ların farkında değildi. Oğlu şikâyet ettikçe daha fazla yapıyordu istediklerini. Çözümdeki zıtlığı anlayamaz hale gelmişti. Şermin dışardan anlasa da ona destek olamıyordu. Çünkü insanın davranışlarını ve hayatını toparlamayı önce kendisinin istemesi gerekiyordu.  

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Tüm yol boyu karşılaştığı insanları düşündü. Sonra da kendi dününü düşündü. İnsanlara kendini kabul ettirmek için verdiği tavizleri hatırladı. Hasta olduğu halde ayıp olur diye “Müsait değilim.” diyemezdi. Kınamak ve dışlanmaktan çekindiği için istemeden gittiği yerler aklına geldi. Hayatıyla ilgili gelişi güzel yaptığı alış verişler… Çocuğunun neye ihtiyacı olduğunu anlamadan aldığı oyuncaklar... Başkalarına hak ettiğinden fazla kıymet verirken beklediği değerler... Ve ardından gelen hayal kırıklıkları... O zamana kadar Şermin’in hayatıyla ilgili soruları vardı. Ve cevaplarının arayışı içindeydi. 

Hayat Şermin’e sorularının cevabını yakın arkadaşı Filiz sayesinde duyurmuştu. Ondan öğrendiği stratejilerle, adım adım hayatına yön veriyordu. O cevapları aslında çok basit olan bir yapbozun parçaları gibi hayatına yerleştiriyordu. 

Gerçekten bu hayattan ne bekliyordu?

Nasıl dününe göre daha mutlu ve başarılı biri olabilirdi? 

Bu zamana kadar jest zannettikleri yoksa birer taviz miydi?

İnsan başkalarını değiştirebilir miydi? 

Nasıl kendine ve ilişkilerine hak ettiği değeri verebilirdi?

Evlatlarını yetiştiriyor mu, büyütüyor muydu?

İkna etmek istediği kimdi?

Ve her davranışının bir amacı var mıydı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “Soru varsa cevap vardır.” 

Şermin ne istediğini biliyordu artık. Çünkü hayata doğru soruları sormuş ve cevaplarını deneyimlerden yola çıkarak bulmuştu. 

Aslında insan neyi arıyor ve neye açlık duyuyorsa onun cevabını buluyordu. Kendine ve insanlara hak ettiği değeri vermenin, kıymetini anlamanın tebessümü içinde yoluna devam etti. Şermin değiştikçe çevresindeki insanların davranışları da değişiyordu. İnsanlara göre değil, doğruya, güzele ve sonunda iyiye göre hareket etme derdi vardı artık. Hayatıyla ilgili hedefleri ve onları bağlayan güçlü bir amacı vardı. 

Peki, bizim hayatımızla ilgili sorduğumuz sorular neler? Açlığımız, isteklerimiz ve hareketimiz ne yönde? Neyi arıyorsak onu bulacağımızın farkında mıyız? 

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.


Yorumlar

  1. Çok güzel bir yazı elinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Kalemimize sağlık çok güzel bir yazı olmuş umarım isteklerimize göre değilde ihtiyaçlarımıza göre davranabiliriz ❣️

    YanıtlaSil
  3. İnsanların toparlanmayı istemeleri çözüm arayışında olmaları ne kadar kıymetliymiş gerçekten… soru sormayana çözüm de verilemiyor… Ellerinize sağlık biz de yürüdük Şerminle 😊

    YanıtlaSil
  4. insan hayattan ne bekler? bunu en iyi hayatın insandan ne beklediğini bilerek şekillendirmek gerek değil mi?

    YanıtlaSil
  5. Açlığını doğru yere yerleştirmemiz dileğiyle kaleminize sağlık 🎈

    YanıtlaSil

Yorum Gönder