Zamanın Bereketi
Hani dükkanların kocaman, ağır ve itmesi zor olan kepenkleri olur ya. İşte göz kapakları aynı öyleydi. Uyanması gerekirken bir an önce kepenkleri kapatıp uyumak istiyordu. Oysa gün doğalı çok olmuştu.
Aysun, bugün de kendine verdiği sözde duramamış, günü karşılayamamıştı. Bu kaçıncı alarm kapatışıydı. Biriktirdiği işler gözünde büyüyor ve en kestirme çözümü yorganın altında yatmakta buluyordu.
Tam bunları düşünürken eşinin sesini duydu;
- Hadi uykucu kalk bakalım. Alarmı kaç kere kapattın öyle! Yapacak çok işim var diyordun hani.
Evet haklıydı, yapacak çok işi vardı ama nedense o gücü bulamıyordu. “Motivasyonumu kaybettim, hükümsüzdür.” dedi mutsuz bir şekilde. Yatağından zar zor doğruldu. Bir el, elektrik süpürgesiyle tüm iş yapma isteğini çekmişti sanki. Dili döndüğünce kendini motive etmeye çalıştı. “Hadi kızım kalk artık. Dünya kadar iş seni bekler. Sonra da gün için de yetişemiyorum diye şikâyet ediyorsun” diyerek kızdı. Her sabah bir posta kendine kızıyordu. Sanki içinde laftan anlamayan şımarık bir çocuk vardı.
Elini yüzünü yıkayıp hızlıca mutfağa gitti. Eşine kahvaltı hazırlayıp akşam için de yemek yapacaktı. Dolaptan malzemeleri çıkarırken gözüne “Yapılacaklar listesi” çarptı. Onun hemen yanında “Aranması gerekenler” listesi vardı. Aranacak kişileri, yapılacak işleri o kadar biriktirmişti ki liste yapmak kaçınılmaz olmuştu. Listeler uzadıkça ruhu sıkılıyordu.
Halası, teyzesi, en yakın arkadaşı, liste uzayıp gidiyordu. Halası hastaydı en son konuştuğunda. “Acaba düzeldi mi?” diye merak etti. Dayısını kaybedeli daha az bir zaman geçmişti, teyzesi toparlayabilmiş miydi? Arkadaşının işiyle ilgili problemleri vardı acaba işten ayrılmış mıydı?
Günlerdir yapması gereken işleri erteliyordu. Sanki görünmez bir el kendine mani oluyordu. Sabah uyandığında kendini yorgun ve bitkin hissediyordu. Eşini işe gönderip işlere başlamak için yatak odasına geçiyordu. Yatağı toplarken biraz uyusam iyi olacak diye yeniden yatıyordu. Kalktığında saat çoktan öğleni geçmiş oluyordu. Önce yanında en sevdiği çikolata ile bir kahve içip telefonuyla oyalanıyordu. Sonra kahvaltı yapıyor, o sırada yine telefonda en sevdiği oyundan biraz oynuyordu. Geriye çok az zaman kaldığı için işlerin en acil olanlarını yapabiliyordu. Eşi işten dönmeden aceleyle, özensiz bir yemek yapabilirse kendini tebrik ediyordu.
Alışveriş, temizlik, çamaşır, ütü… Liste uzaya uzaya, uzaya çıkmıştı neredeyse…
“Neden yetişemiyorum acaba? Bir güne sığamayacak kadar çok şey mi planlıyorum? Ya da çok zor şeyler yapmaya mı niyet ettim?” diye düşündü. Eskiden yeten vakit şimdi neden yetmez olmuştu? “Nerede oyalanıyor, nerede boşa vakit harcıyorum bunları da bulsam iyi olacak.” diye düşündü. Önceden böyle değildi. Programı tıkır tıkır işlerdi. Niyet ettiği işleri yarım kalmaz, ertelemeden zamanında bitirmiş olurdu. O zamanlar daha da huzurlu olduğunu fark etmişti. Eskisi gibi olmak istiyordu. Doğru soruları sormak düşünmesine sebep sağlamıştı.
Aysun, ertesi sabah erkenden kalktı. Gün doğmadan yapacağı işlerin bir bölümünü bitirmişti bile. Önceleri de güneş doğmadan uyanırdı. Evin en erken uyanan bireyi olduğu için ona “guguklu saat” derlerdi. Güne güzel kahvaltılar hazırlayarak neşeyle başlardı. Eşi ara sıra “Alarm gibi kadınsın maşallah!” derdi.
Şimdiyse kuru temizlemeye götürülecek elbise günlerdir arabasında duruyordu. Ayakkabıcıya uğrayıp bir bağcık alacaktı alt tarafı ama neredeyse mevsim bitmişti. İhtiyaç sahipleri için elbiseler ayırmıştı. Mahalledeki giysi dolabına koyarım diye arabada haftalardır gezdiriyordu. Eşini işe gönderdikten sonra hemen arabanın yanına indi. Arabasına bindiğinde bagajdaki yığını gördü. Bir iç çekişten sonra geri inip bagajı açıp düzenledi. Verilecekler, alınacaklar, iadeler…
Yol güzergâhında gördüğü bir giysi dolabının yanında durdu ve aylardır ayırdığı elbise poşetlerini dolaba bıraktı. Sonra kuru temizlemeye ardından ayakkabıcıya uğradı. Biriken işler birer birer azalıyordu. Saate baktığında öğlen olduğunu görünce şaşırdı. Eve dönmekten vazgeçip bir demet çiçekle halasının yanına gitti. Hastalığı geçmek üzereydi ama yeğenini görünce çok sevinmişti. Dönüşte alışveriş yapıp akşam için güzel bir sofra hazırlamaya karar verdi.
Tıpkı eskisi gibi diye düşündü. Eskiden unutmaz, geç kalmaz, ertelemezdi. Zamanının bereketi vardı. İşte aslında aradığı buydu, birden aydınlanma yaşadı. “Evet ya, tam da bu işte! Zamanım bereketli değildi!” diyerek direksiyona hafifçe vurdu. Zamanın bereketi sabah saatlerindeymiş. Bunu anlamak da kaybettikten sonraya nasipmiş.
“Olsun, yine de buldum ya! Gün içinde beni oyalayan şeylerden uzak durmalıyım. Bu sefer kendime söz geçirmenin zamanı geldi.” diye iç geçirdi.
Peki ya sizin zamanınız size yetiyor mu?
Planlarınızı yetiştirebiliyor musunuz?
Zamanınızın bereketi var mı?
Haydi zamanın bereketini yeniden kazanmak için güne er başlamaya!
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
Ne güzel zamanın kıymetini bilip onu bereketli kullana bilmek. Teşekkürler kaleminize sağlık
YanıtlaSil🦋💐🦋💐🦋💐
Bir pasta düşünelim, bu pasta o an ne kadar kişi varsa o kadar paya bölünecek ve herkes bunu alacak... ama hayatta öyle zamanlar var ki orada o kadar az kişi oluyor ki ortadaki pastadan çok büyük dilimler düşebiliyor insanın payına... İşte bu zamanlar çok kıymetli... Zamanın bereketini ve bunun kıymetini bilenlerden olmak dileğiyle...
YanıtlaSilZamanın bereketini kaçırdığım bir anda karşıma çıkan yazı.. Gerçekten de zamanın bereketi sabah saatlerinde.. Ne zaman sabah kalksam gerçekten neler neler yapılıyor o gün.. ama sabah geç kalkınca o erken saatlerin huzurunu kaçırdıkça işler yetişmiyor. Arkadaşımın bana ihtiyacı varsa yetişemiyorum.. Aileme vakit ayıramıyorum.. Yapmam gereken sorumlulukları hakkıyla yapamıyorum.. ve çözüm çok basit sabah erken kalk ve dene göreceksin zamanın değerlenecek..Bir dene.. Yapabilme ve sürdürmemiz sürekli olur inşAllah
YanıtlaSilZaman en değerimiz..
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌺
YanıtlaSilEr başlayıp, zamanı kıymetlendiren oluruz inşaAllah
Zaman yönetimi..Zamanı bereketli kullanmak..Er davranarak sabahın bereketini yakalamak inşAllah.İhtiyaç gören bir yazı olmuş emeğinize sağlık..
YanıtlaSilBir daha gelmeyecek bir süre mutlaka bereketli kullanılmalı....
YanıtlaSilBir daha gelmeyecek bir süre mutlaka bereketli kullanılmalı....
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilKaliteli bir zaman yönetimi tüm süreci bereketlendirir .
Teşekkürler. Öyle güzel bir noktaya değinmişsiniz ki... Hayatımızdaki en önemli şeylerden biri de zamanımızı iyi yönetebilmek.
YanıtlaSil