Bıktım Hastalıklardan

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Bıktım Hastalıklardan

“Bıktım hastalıklardan.” dedi Ceyda. Birisi bitiyor, tam toparlanacakken diğeri başlıyordu. Önceleri yoğunluğuna verdi, dinlenemediği için böyle olduğunu düşündü. Sonra salgın ya da yeterince iyi beslenemediği için olduğunu zannetti. Zaman geçtikçe bu zanlarının hiçbirinin gerçekçi olmadığını fark etti. Çünkü yoğunluğu azalsa da, salgın zamanı geçse de yine hasta yine hastaydı. 

Bu son hastalığı artık canına tak etmişti. Bulunduğu şehirde daha önce gitmediği bir doktora gitmeye karar verdi. Muayenesi pahalı, randevu bulmak adeta imkansızdı. Günlerce uğraşmasının ardından iptal eden bir hastanın yerine Ceyda’yı aldılar. Şehrin öbür ucuna kadar kendini zorlayarak ümitle gitti. Doktora tüm derdini baştan sona anlattı. Doktor ilgiyle dinledi, birtakım tahliller istedi ve Ceyda’yı eve gönderdi. Aradan günler geçti. Hastalık ne ilerliyor, ne geriliyor rutininde devam ediyordu. Böyle yaşamaya da alışmıştı. Sürekli uykusu varmış gibi aralık gözlerle bakıyor, eliyle başını ovuşturuyor ya da öksürüyordu. Kimse onun bu halinin yadırgamıyordu. Çünkü hemen hemen herkes onun gibiydi. Nihayet son gittiği doktordan, günlerdir beklediği cevap geldi. Tahlil sonuçları gelmiş, birkaç vitamin eksikliği dışında bir problem olmadığı ve genel sağlık durumunun iyi olduğu bildirilmişti. Mesajı okuduktan sonra bir süre telefona bakakaldı. 

Peki, ama her şey normalse sorun neredeydi? Neden sürekli hasta oluyordu? Mesele eksik vitaminlerse neden içtiği takviyeler ve mineraller bir işe yaramıyordu? İki duyguyu bir arada yaşıyordu, hem sinirli hem üzgündü. Üzgünlüğünü anlıyordu ama neden sinirli olduğunu kendi de bilmiyordu. Büyük beklentilerle gitmişti bu doktora. Böyle sıradan bir sonuçla karşılaşacağını hiç ummamıştı. Geçiştirilip önemsenmemiş gibi hissediyordu. “Sorunun ne olduğunu bulduk Ceyda Hanım!” cümlesini duyacağına emindi. Karşılaştığı cevap onda büyük bir hayal kırıklığına sebep olmuştu. Öyle ki sinirden ağlamış, elindeki cam bardağı “Bıktım!” diyerek yere fırlatmıştı.  

Ağlama krizi geçtikten sonra uyuyakalmıştı. Sabah uyandığında işe gidecek motivasyonu olmadığını fark etmişti. İş yerini arayıp izin aldı, eşyalarını topladı. Birkaç gün küçük bir kasabada yaşayan annesini ziyarete gitmeye karar verdi. Bu habere çok sevinen annesi hemen hazırlıklara başladı. Taze sağmış olduğu sütten ve sabah topladığı yumurtalardan güzel bir kek yaptı. Kızının, “annemin çorbası” dediği tavuk suyu ve sebzelerden oluşan çorbasını yaptı. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Ceyda yolda acil ihtiyaçları dışında hiç mola vermedi. Bir an önce annesinin şefkatli kollarına atmak istiyordu kendini. Uzun bir yolculuğun ardından köye vardı. Kasabanın girişinden annesinin patika yoluna doğru dönüş yaptı. Arabasını gelişi güzel park etti, bagajdaki çantasını aldı. Kapıyı açar açmaz annesine sarıldı ve “Çok yorgunum anne.” dedi. Annesi hem şaşkın hem hüzünlü bir bakışla kızını salona götürdü. Aklından bin bir türlü soru geçiyordu ama sormaya da cesaret edemiyordu. Birisiyle tanışmıştı geçenlerde, kızını o mu üzmüştü? İşten mi kovulmuştu? Sevdiği biri mi vefat etmişti? Ne olmuştu da kızı böylesine mutsuz ve üzgün görünüyordu?

Kızını dinlenmesi için salonda bırakıp yemek hazırlığı için mutfağa geçti. Ceyda, annesinin ördüğü renkli battaniyeyi üzerine aldı. Çocukluğundan beri çok severdi bu battaniyeyi. Sobanın kenarındaki divana uzandı. Mutfaktan gelen kokular yolun bütün yorgunluğunu unutturmuştu. Bir süre uyudu ve annesinin sesiyle gözünü açtı. Yemeğe oturdular, çorbadan bir kaşık aldığında sanki çocukluğuna gitti. Yüzünde belli belirsiz bir tebessümle içmeye devam etti. Şehirde de yapıyordu bu çorbayı ama annesinin yaptığına benzemiyordu bile. “Anne, bir daha anlatsana, nasıl yaptın çorbayı?” dedi.

Annesi başladı anlatmaya ve her detayına kadar baştan sona tekrar anlattı. “Hiçbir şeyi farklı yapmıyorum. Neden benimki böyle olmuyor?” diye sordu. Annesi: “Kızım sizin oraların tavuğuyla bizim buraların tavuğu bir olur mu hiç? Bahçeden koparıp attığım maydanozun bile tadı farklı. Senin eve gelince ben de yapamıyorum kendi çorbamı.” dedi gülümseyerek.

O an Ceyda’nın zihninde bir ışık yandı sanki. Yediğimiz içtiğimiz her şeyin tadı değişiyorsa, faydası da değişiyordu mutlaka. Belki de bu yüzden hep hastaydı. Tavuk yediğinde vitamin aldığını düşünüyordu. Belki de tavuk yediğini zannediyordu sadece. Annesi köyde yılda bir sefer hafif soğuk algınlığı geçiriyordu. O da birkaç gün sürer, bir çorba ile ayağa kalkardı. Ceyda ise sürekli hasta hissediyordu. Ne yerse yesin sanki hiçbir şeyden beslenemiyordu. Şehirde tükettiği gıdalarda hormon ya da tarım ilacı olduğunu biliyordu. Bu denli etkili sonuçları olacağını ise hiç düşünmemişti.

Annesine: “Anne, ya benim de gıdalarımı buradan düzenli gönder ya da ben buraya taşınıyorum.” dedi. Şaka yapmıyordu, öylesine usanmıştı ki yaşadığı kısır döngüden, bu sorunu kökten çözmeye kararlıydı. 

Bazen çözüm çok yakınımızda gizlidir, ancak onu göremeyiz. Bize öğretilenlerle o problemi çözmeye çalışırız. Halbuki o problemin çok daha farklı, kolay bir çözümü vardır. Biz sonuçlarla ilgilenirken hayat bizden oluşturduğumuz sebepleri değiştirmemizi bekler. Hastalandığımızda belirtileri ortadan kaldırmak geçici bir çözümdür. Hastalığa sebep olan süreçlere bakmamız ise kalıcı çözümdür

Anlık çözümler bir süreliğine diş ağrısını bastırmak gibi geçicidir. Gerçek çözüm ise, kişiyi toplamda faydaya götürür ve kalıcıdır. Gerçek çözümlere ulaşabilmemiz dileğiyle… 

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.


Yorumlar