Ne Eksik Ne Fazla…
Sabah sisinin örttüğü kasabada sessizlik hâkimdi. Güneş hala doğmamış dağların arkasındaydı. Toprakta gece serinliği vardı. Çam kokusu havaya sinmişti. Üç katlı ahşap evin yanında küçük bir kümes vardı. Bahçede birkaç fide, eski bir masa, iki sandalye. Her şey yerli yerindeydi. Ne eksik ne fazlaydı.
Bu evde yalnız Ali Bey yaşardı. Kırklı yaşlarda, eli nasırlı bir adamdı. Konuşkan değildi ama çok düşünürdü. Eşini üç yıl önce kaybetmişti. Onun suskunluğunu kasabalılar bu kayba yormuştu. Eşini kaybettikten sonra kelimelerin de israf edilmemesi gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Bir şey yaparken, iyice tartarak yapardı. Ne zaman, ne de kelimeler israf edilmemeliydi.
Ali Bey’in sabahı tavukları yemlemekle başlardı. Bahçe işleri ile uğraşır sonra kahve içerdi. Bugün kahvesine eşlikçi defteri vardı. Bir yudum alıyor sonra uzun uzun yazıyor, siliyor ve yeniden yazıyordu. Tüm bunlar olurken, bahçe kapısı açıldı. Ahşap kapıyı güç bela iterek, komşusu Emine Hanım geldi. Elinde market poşetleriyle, “İndirim vardı, biraz abarttım galiba.” dedi. Ali Bey hafifçe tebessüm etti. “Poşetlere bakılırsa evde epey eksiğin varmış.” dedi. Emine Hanım poşetlerin içine bakarak, “Çikolatalar, cipsler, reçeller, soslar…” Biraz sessizlik oldu. “İndirim sadece paketli ürünlere mi vardı?” diye sordu Ali Bey. “Torunlarım için aldım.” dedi Emine Hanım. Hâlbuki torunları yıllardır uğramamıştı kasabaya. Ali Bey bunu biliyor ama daha fazla üstüne gitmek istemiyordu.
Ali Bey, sessizce bahçeye döndü. Fidelerin dibini kazdı, birkaçına su verdi. Emine Hanım sandalyesine oturdu, deftere göz attı. “Bu nedir?” diye sordu merakla. “Bir hesap..” dedi Ali Bey. “Neye ne kadar ihtiyacım var yazıyorum.” Emine Hanım gülerek, “İlk defa böyle bir şey görüyorum.” Ali Bey başını kaldırmadan devam etti, “Her şeyin fazlası yük olur.” Emine Hanım, poşetlerine baktı ve “Ben alışmışım sanırım fazlasına.” Ali Bey, gözlerini defterden ayırmadı. “Alışkanlık, ihtiyaç değildir, ben yiyeceğim kadar pişiririm. İçtiğim kadar kahve alırım. Fazlası bozulur, çöpe gider.” dedi.
Emine Hanım’ın gözleri cam kenarındaki kavanozlara takıldı. İçlerinde nohut, mercimek, pirinç vardı. Her biri azar azar konmuştu. “Hiçbirini stoklamıyor musun?” diye sordu. “Depo değilim.” dedi Ali Bey gülümseyerek. “Toprakla ilgilenir, eker, biçer zamanı gelince de hasat ederim. Bahçede üretilen ürünleri yiyebildiğimi kendime diğerlerini pazarcılara satınca da geçimimi sağlarım. Gerekenden fazlasını tüketmem ya da stoklamam bana yük.”
Emine Hanım sustu bir an. Sonra çantasından bir çikolata çıkardı. “İstersen seninle paylaşabilirim,” dedi. Ali Bey başını iki yana salladı. “Bugün yemem.” dedi. Emine Hanım çikolatayı geri koydu. İlk kez yersiz bir şey aldığını fark etti.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Üreteceğin kadar tüket!”
İnsanoğlu tüketerek mutlu olacağını düşünür. Oysa insanın üretiminden fazla tüketmesi ve tüketerek ilerlemesi ona yüktür. İnsan ürettikçe güçlenir, güçlendikçe marifetlenir ve mutlu olur.
O gün Emine Hanım eve dönerken uzun uzun düşündü. Poşetleri tezgâha bıraktı. İçinden birkaç paketi çıkardı, diğerlerini kaldırdı. Ve ilk kez gerçekten neye ihtiyacı var diye düşünüyordu. Akşam camdan dışarı bakarken Ali Bey’i gördü, bahçede çay içiyordu. Yalnızdı ama huzurluydu.
Peki, bizim üretim tüketim dengemiz ne durumda acaba?
&
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi tutarlı,
uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı
sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha
etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
Tükettikçe mutlu olacağımızı sanıyoruz oysa tükettikçe tükeniyoruz...
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌼
Yeryüzünde üretmeden tüketmeye çalışan tek canlı??? Kimdir
YanıtlaSilNasıl bir yanılgı değil mi? Tükettikçe mutlu olacağımızı sanıyoruz ama sonra hep daha fazla tüketmek zorunda kalıyoruz. Teşekkürler kaleminize sağlık 🥀🌾🥀🌾🥀🌾
YanıtlaSilEvet alışkanlık , ihtiyaç değildir .Acı ama gerçek
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilİnsanın tüketimleri üretimini geçmeye başladığı an hayatında keyiften çok daha mutsuz olur. Öyle bir yanılgıdır ki insan harcadıkça tükettikçe daha mutlu olacağını sanır.
Ama sadece sanır … :(
Üretmeden mutlu olamıyor insan..
YanıtlaSil“Üreteceğin kadar tüket!” Kaleminize sağlık. İnsan tükettikçe mutlu olacağını sanıyor. Oysa her bir tüketmediğimiz kullanmadığımız eşya bize yük oluyor. Üretim ve tüketim dengemize çok dikkat etmemiz lazım
YanıtlaSilGunumuz problemi.. insanin kendine tuketmeyi hak gordugu devirler... tesekur ederiz kaleminize bereket diliyorum hocam ❤
YanıtlaSilYüreğinize kaleminize rabbim tesir versin çok güzel anlatmışsınız.İnsan üretmeli ihtiyacı kadar tüketmeli fazlası israf devamını bekleriz.
YanıtlaSilüretmek için tüketmek gerçek bir ölçü gerçekten. kaleminize sağlık...
YanıtlaSil