Turuncu Koltuk

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Turuncu Koltuk

Oda dağınıktı, eşyalar gelişigüzel ortalığa yayılmıştı. Bavullar bir köşede açılmış ama boşaltılmamıştı. Hava hareketsiz, zaman donmuş gibiydi. Turuncu koltuğa yansıyan ışık, pencerenin ucundan süzüldü. Ve ışığın yüzüne vurmasıyla kalkması gerektiğini fark etti. Aslında orada ne kadar oturduğunun farkında bile değildi. Ona sorsalar, kısacık bir an kadardı. Oysa saatler geçmiş, vakit ilerlemişti. Ama kulaklarında hep aynı ses yankılanıyordu. Ne zaman susturmaya çalışsa, daha gür bir şekilde geri dönüyordu. Sanki içinden geçerek bir ağıta dönüşüyordu. “İnsanlar hayatlarında mutsuz olabilir, sadece bunu kabul etmeleri gerekiyor. Ben de bunu kabul ettim.” Adam bunu söylerken sesi keskin, ifadesi netti. Soğuk bir kesinlikte, gözünü kaçırmadan söylemişti. Günler geçmişti üzerinden ama kadın, o cümleyi unutamamıştı.

Onu asıl yıkan adamın netliği miydi, yoksa söyleyemedikleri miydi?

O sertliğin gerisinde, duygularıyla baş edemeyen, arabeskle karışık bir kalbin kendi zihni tarafından ipotek altına alınışını görmüş olmak mı?

Peki, gerçekten insanlar mutsuz olarak yaşayabilir miydi?

Mutsuzluk kabul edilerek yaşanabilir miydi?

Kim edebilirdi?

Mutluluğu bazen bir cümlede, bazen bir tatilde, bazen bir kişide ararız. En çok da maddi şeylerde ama onu yaratanı unutarak...

İnsan doğası, bu hissi aramaya ve ona tutunmaya meyilli. Ancak doğru yere yerleştirilmeyen her his, bir gün kendini yok eder. Hiç kimse taşıyamayacağı bir yükün altında ezilmeden yol alamaz.

Kadının kalbinde çok fazla şey vardı. Hatıralar… Hisler… Cümleler… Hepsi iç içe geçmiş, birbirinden kopmadan ama birbirini yaralayarak büyümüşlerdi. 

Şimdi nasıl düşünmeliydi?

Tüm bu hisleri neye benzetmeliydi?  

Tek kişilik oyun sergileyen sahnede, izleyicisi olmayan bir ilüzyona mı? 

Oyun sürüyordu ama alkışlayan kimse yoktu. Kulaklarında yalnızca sağır eden bir sessizlik vardı. Ve zihninde acınası bir ağıt tekrar edip duruyordu. Ve turuncu koltuktan ayağa kalktı. Bacakları kararsızdı ama harekete geçmesi gerektiğini hissediyordu içten içe. Sessizlik hâlâ ağırdı ama o ağırlığın içinden hafif bir sızı yükseliyordu.

Karar vermesi gerektiğini biliyordu artık. Gerçek mutluluğun ne olduğunu bulmaya çalışmalıydı. Duyduğunu bildiği zannettiği yanılgısından çıkmalıydı. 

Peki, sahiden herkesin yakalamaya çalıştığı mutluluk çok mu uzaklarda olmalıydı? İnsan nerede kaybetmişti ve nerede bulmalıydı…

&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

 

Yorumlar

  1. Mutluluğu nerelerde arıyoruz ve tam da o aradığımız yerlerde bulamıyoruz. Oyun devam ediyor ama alkış yok, alkışı kimden bekliyoruz? Esas izleyicimiz kim? Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. İnsan mutluluğu çoğu zaman geçici şeylerde arıyor oysaki işin gerçeği çok başka.

    YanıtlaSil
  3. “Mutsuzluğu kabul etmek” insanın tüm hayatında yenilgiyi kabul etmesi demek olmuyor mu… Peki ya zıddı mümkünse? Zor da olsa zıddına hareketle başlıyor aslında her şey.
    Emeklerinize sağlık, roman tadında bir yazı olmuş👏🏻

    YanıtlaSil
  4. İnsanın kabul etmesiyle açılıyor gerçeğin kapısı…

    YanıtlaSil
  5. Hayat sadece belirli bi sayıda insanı mutlu edecek sınırlı imkana sahip değildir. Aksine İnsan, doğru adımlar attığında, hayatın herkesi mutlu edecek kadar zengin olduğu gerçeğiyle yüzleşir…
    Ve buda çok umut verici…

    YanıtlaSil
  6. Gerçek mutluluk; süslü ve pembe hayallerinin bir gün gerçek olacağına inananlar için ulaşması imkansız bir hedef. Gerçekten Mutlu olmayı isteyen, mutluluğun nerede gizli olduğuna, mutlu olan kişilerin hayatlarındaki detaylara bakmalı

    YanıtlaSil
  7. Gerçek mutluluk insanın sahip olmak istediği, sahip olduğunda da bu da değilmiş dediklerinden çok daha farklı
    :)

    YanıtlaSil
  8. mutluluk en ufacık detaylarda, insan gerçek tepkiler verdikçe detaylar ona görünür olmaya başlıyor

    YanıtlaSil
  9. Mutlu olmak için çok şeye ihtiyacımız olduğunu düşünür ve bunun icin imkanlarımızı artırmaya, daha cok kazanmaya çalışırız. Bir bakarız ki o kadar çokluğun içinde hic de mutlu değiliz. O zaman şöyle diye bilir miyiz?Mutluluk imkanlarımızla ilgili değildir. Var olanın bize nasıl temas ettiğiyle ilgilidir.Bunun icinde hak edislerimizi artırmalıyız..

    YanıtlaSil
  10. O mutsuzluktan, depresyondan çıkması için insanın ne yapması gerekiyor?

    YanıtlaSil
  11. İnsan mutluluğu bir kişiye ,bir olaya bağladığında mutsuzluk hep arkadaşı olacaktır. Çoğunuzun yaptığı da bu değil mi?
    Burayı nasıl halledebiliriz acaba?

    YanıtlaSil
  12. Insan mutluluğu bir olaya, bir kişiye bağladığında mutsuzluk hep arkadaşı olacaktır. Çoğumuzun yaptığı da bu değil mi?
    Mutluluk ne demek biliyor muyuz acaba?

    YanıtlaSil
  13. Gerçek mutluluğu İnsan nerede kaybetmişti ve nerede bulmalıydı…

    YanıtlaSil

Yorum Gönder