ÇINAR YAPRAĞI

 



Onca yıldır kök salmış, dimdik ayakta duran, güçlü bir çınar ağacının aciz yaprağıyım.

Rüzgâra boyun eğdim, sallanıyorum ağacın dallarında.

Hep böyle olacağını zannediyorum.

Bağlı bulunduğum dal hep beni tutacak ya da ben onu.

Acıktığımda besleyecek, hastalandığımda iyileştirecek sanıyorum sonsuza kadar.

Kimse ayrılıktan bahsetmiyor.

Bir gün rengim değişiyor, sararıyorum. Olgunlaştığımı söylüyorlar.

Bir şeylerin değiştiğinin farkındayım.

Artık dala tutunmakta zorlanıyorum.

O da beni tutmak istemiyor zaten.

Bir sabah, rüzgârın da etkisiyle aylardır alıştığım yerden ayrılıyorum.

Canımdan can kopuyor sanki…

Çünkü korkuyorum.

Nereye gideceğimi bilmiyorum,

Neler yaşayacağımı da…

Bazen bir su birikintisinin üzerine düşüyorum, ıslanıyorum

Ezip geçiyorlar, birkaç parçamı yerde bırakıp devam ediyorum.

Rüzgâr gelmezse uçamıyorum.

Olduğum yerde günlerce beklediğim oluyor.  

Ağaçtan ayrılana kadar bilmediğim bu kural, şimdi tek gerçeğim.

Muhtacım rüzgâra, gelmezse kıpırdayamıyorum.

Aciz bir çınar yaprağıyım işte;

Rüzgârın, güneşin, yağmurun desteğine muhtaç

 ‘Aciz’ ama ‘gerekli’.

Resmin bir parçasıyım çünkü.

Bu durumdan şikayetçi değilim;

Sadece alışmaya çalışıyorum.

Sürenin yavaş yavaş daraldığının farkındayım.

 

Bazen hoş bir dekor olacağım toprağın üstünde,

Bazen bir defter yaprağının arasında hatıra.

Defterleri seviyorum bana ayrıldığım ağacımı hatırlatıyor

Kokusu bile aynı…

 

İşte böyle;

Dalından düştüğü gibi parçalanıp yok olanlar da oldu

Sanırım bu biraz hayata tutunma marifetiyle ilgiliydi,

Biraz da rüzgarla iyi arkadaş olmayla.

Daldan düşmeden önce bu sebepleri oluşturmak gerekiyordu.

Düştükten sonra hiç fırsat kalmadan uçmaya başlıyorsun çünkü.

Ya da ayaklar altında ezilmeye.

Öyküm, ilk düştüğüm gün ezilip parçalara ayrılmak da olabilirdi.

Neyse ki öyle olmadı.

Ağaçtan ayrıldıktan sonra da varlığımı sürdürebildim.

Merak da ediyordum korktuğum kadar.

Neler yapabileceğimi de görmek istiyordum.

Düşer düşmez ezilecek olsam bile iyi bir performans sergilemeliydim.

Çünkü hayat, ezilene kadar ne yaptığınla da ilgilenir.

Ne kadar mücadele ettiğin,

Son saniyede bile nasıl bir tepki verdiğine bakar.

Bunu bildiğimden yere düşer düşmez işe koyuldum.

Rüzgarla, üzerine henüz düştüğüm toprakla, karıncalarla sıkı dost oldum.

Çünkü onlara muhtaç olduğumu biliyordum.

Kibirlenmenin anlamı yoktu.

Onlar da böyle yaklaşınca desteklerini hiç esirgemediler.

Böylelikle mevsim değişti ama ben hala buradayım.

Ne zaman giderim bilmesem de,

Niyetim son ana kadar mücadele etmek;

Hayat beni elemeden kendimi elemeye niyetim yok.



Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.


Yorumlar

  1. Ah ne güzel bir anlatım olmuş❤️

    YanıtlaSil
  2. Meyve dala tutunmalı yoksa dal bir yere kadar meyveyi besler büyütür ama sonrası kendi sıkı sıkı tutunmalı….

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir haftaya başlangıç motivasyonu

    YanıtlaSil
  4. Doğru sebepleri oluşturmak ve son ana kadar mücadele etmemek!
    Bizlerde hayatımızda bu çınar yaprağı gibi davranabiliriz umarım :)
    Kaleminize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir anlatım çok keyifli… Hayat beni elemeden kendimi elemeye niyetim yok.

    YanıtlaSil
  6. çok güzeldi bu

    YanıtlaSil
  7. Hayat bizi elemeden biz kendimizi elemeyelim.
    Kaleminize sağlık ☺️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder