MUTLU OLMAK ELİNDE

 







Eti de Kemiği de Benim

Mutsuz bir şekilde yatağına gidip yattı. Sağa sola döndü ama bir türlü uyku tutmuyordu. Gerçekten artık çok sıkılmıştı. Yaşadığı problemler bir sarmal gibi sürekli başa dönüyordu. Kimi hayatına alsa sözleşmiş gibi aynı şekilde davranıyorlardı.

Sevilay öğretmendi ama öğrenciler üzerinde hiçbir hakkı yoktu. Sınıftaki öğrencilerin ayağına diken batsa sorumlu olan ise kendisiydi. Eskiden veliler “Eti senin kemiği benim.” diyerek öğrencileri öğretmene teslim ederdi. Şimdi durum öyle mi? Öğrencinin her türlü durumu öğretmenin sorumluluğundaydı ancak hiçbir yaptırım hakkı yoktu. Sınıfta kalma yoktu, öğrenciye yeri geldiğinde iki çift söz hakkı yoktu.

Sesimi Duyan Var mı?

Okuldan çıkıp yorgun argın evine geldiğinde de durumlar pek değişmiyordu. Çocukların okul dersleriyle ilgilenmeliydi. Evin temizliği, bulaşığı, çamaşırı ütüsü derken zaman geçiyordu. “Çocuklar bana biraz yardımcı olun, en azından odanızı toplayın.” Dediğinde dinleyen kimse yoktu. Evde çocuklar üzerinde söz sahibi olan tek şey ellerindeki telefondu. “Sizi ben doğurdum ama telefon yönetiyor, bazen kendimi köle gibi hissediyorum.” diyordu ama sonuç asla değişmiyordu.

Kalabalıklar İçindeki Yalnız

Bu akşam rahat bir nefes alayım da oturup eşimle sohbet edeyim.” diye düşündü. Güzel bir tatlı yaptı, çayı demledi, kokularını sıktı ve süslendi. Bekle ki eşi eve gelsin. “Tamam hayatım geliyorum.” diyeli tam iki saat geçmişti. Zaten ne zaman söylediği vakitte gelmişti ki? “Hayat müşterek..” diyerek bir yola girmişlerdi ama çok müşterekmiş gibi gelmiyordu. Eşi sık sık arkadaşlarıyla geziyor ve evi otel gibi kullanıyordu.

Akrabaları da farklı değildi. Aklına en son yeğeni ile yaşadığı olay geldi. Ali yetim büyüdüğü için ona çok merhamet eder, severdi. Evlenirken kol kanat germiş, öncesinde de destek olmaya çalışmıştı. Ali’nin ne zaman başı sıkışsa teyzesini arardı. Ara ara maddi destekte de bulunuyordu. Son verdiği borcu ödeme zamanı altı ay geçince yeğenini aramak zorunda kalmıştı. Olaylar öyle bir yere varmıştı ki yeğenini tanıyamamıştı. Bunca yıldır emek verdiği insan tüm yardımlarına rağmen kendisine tavır almıştı. 

Evinde tadilat olduğu için ablasını bir ay boyunca dört dörtlük ağırlamıştı. Sonrasında memlekete gittiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Bir hafta önce misafir ettiği ablası kendini ne aramış ne de sormuştu. Kardeş olması gerektiğinde kardeş olmalıydı ama kucak açma sırası kendine geldiğinde ablası kapı duvardı.

Hiçbir Şey

Sabah uyandığında herkes hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyordu. Çünkü gerçekten hiçbir şey olmamıştı. İnsanlar istediği gibi davranmıyordu ve çok mutsuzdu. Peki, mutluluğun bir formülü var mıydı?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Der ki: “Mutlu olmak için beklentiyi doğru yere yerleştirmek gerekir.”  İnsanın mutluluğu kendi elindedir. İnsan hayatta mutlu olmak, başarılı olmak ve  iyi ilişkiler kurmak ister. Bunlara sahip olmanın yolu ise insanın dış dünyadan değil kendinden beklenti içinde olmasıdır.

Sabah ikinci dersi boştu. Öğretmenler odasında çayını alıp pencere kenarında oturdu, düşündü. Ne eşi ne işi ne evlatları ne de akrabalarından hayır görmemişti. Peki ama neden? İnsanlardan çok şey bekliyor olabilir miydi? Kontrolünde olmayan bir dış dünyada insanlardan bekledikçe mutsuz oluyordu. Dış dünya beklentisi arttıkça sinirli, alıngan ve şikayet eden bir insana dönüşmüştü. Bunları düşünürken gözleri doldu. Hayata bir soru sordu: “Ne yaparsam ilişkilerim toparlanır? Nasıl mutlu olurum?”

Aslında her şey içeriden dışarıya iyileşiyordu. O yüzden kendi için bir şeyler yapmalıydı. İnsanları değiştiremeyeceğini anlamıştı, böyle bir hakkı yoktu. Sadece dönüşümlerinde pay sahibi olabilirdi. Önce kendinde bir şeyleri toparlamaya ihtiyacı vardı. Evet bu sefer kendi iyiliği için bir adım atmalıydı.




Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.


Yorumlar

  1. “İyi bir kendi olmalı insanın” demişti bir büyüğüm. Nede güzel demiş. İnsanın kendi iç dünyası güzelleşmeden etrafı güzelleşmiyor gerçekten…

    YanıtlaSil
  2. İnsan nasıl beklentisini yönetebilir ki?

    YanıtlaSil
  3. Beklentiyi sıfırlamak mümkün değil ama minimuma indirmek ve kimden neyi beklemeyi bilmek gerek….

    YanıtlaSil
  4. Dış dünya beklentisi insanın enerjisini düşüren, yoran bir şey. Kendisinden beklemesi ise uygulanabilir ve yüksüz hafif hissettiren ve gerçek bir değişimin başladığı yer.

    YanıtlaSil
  5. İnsanın emek verdiklerinden nankörlük görmesi çok acı. Kıvamı bozduğunu ve beklentiyi yanlış yere koydugunu farketse herşey bambaşka olabilir

    YanıtlaSil
  6. Kendini yetiştirmeye odaklanmalı insan, kendini toparlamaya, sonrası çorap söküğü gibi...

    YanıtlaSil
  7. Velilerin herşeyi öğretmenden bekliyor olması da gerçekten bu dönemin büyük beklenti sorunlarından biri gibi. Beklentimizi doğru yere yerleştirmek nasip olsun🙃

    YanıtlaSil
  8. İnsanların çoğu sürekli çevresindeki insanların değişmesi, hatasını anlaması gerektiğini düşünür.
    Peki ya kendisi?
    Bunu pek az insan düşünür ;)
    Kaleminize sağlık 🍀

    YanıtlaSil

Yorum Gönder