Nazlı evin içerisinde bir oraya bir buraya koşturuyordu. Arkada neşeli bir şarkı çalıyordu. Hem şarkıya eşlik ediyor, hem de işleri düşünüyordu.
Mutfaktayken kahvaltıyı hazırlarken, hem de bulaşık makinesini boşaltıyordu. Banyoya gittiğinde ise kirli çamaşırları görüp "Dur ben kahvaltı bitene kadar çamaşırlar da yıkansın. Çıkmadan asarım sonra ben eve gelene kadar kururlar katlar yerlerine yerleştiririm." diyerek çamaşır makinesine çamaşırları atıvermişti bile.
Eline çayını alıp oturdu sevdiği koltuğuna. Gün içinde yapılması gereken daha bir sürü işi vardı hem evde hem dışarıda. "İş bu biter mi?" diye konuşan anneannesinin sesini duydu kulaklarında. Hem gülümsedi hem de gözleri doldu.
Nazlı yalnız yaşayan birisiydi. Her türlü ihtiyacını kendisi giderirdi. Bundan da hiç şikayetçi olmazdı. Çok alışmıştı kendi ihtiyaçlarını kendisi halletmeye. O yüzden bir söylenmesi olmaz, hatta çevresine de yardım etmeye çalışırdı. Hem kendi işlerini, hem de komşularının, arkadaşlarının işlerini halletmek için çabalardı.
Çıkmadan akşam yemeği için patatesli tavuk yapmak geldi aklına. Tavukları dolaptan çıkardı ben gelene kadar buzu çözülür sonra patateslerle harmanlarım dedi. Arkasını dönüp patates kovasına baktı ki ne patates kalmış ne de soğan...
HayALLAH ne yapsam ki diye düşünürken dışarıdan bir ses duydu .
"Patatesssss soğannn. Taze patatesss kapınızda…"
Ay iyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş diye sekerek balkona koştu. Aşağıda bir kamyonet dolusu patates soğan vardı. Nazlı yukarıdan seslendi.
"5 kilo patates 3 kilo soğan tartar mısınız?"
"Hemen abla."
"Şimdi geliyorum ben de." diyerek camı kapatan Nazlı hemen aşağı indi. Aşağı indiğinde poşetleri hazırdı bile.
Parayı uzatırken "Ne güzel bir iş yapıyorsunuz, çok büyük bir ihtiyaç gideriyorsunuz insanların kapısına kadar en temel ihtiyaçlarını getiriyorsunuz Allah sizden razı olsun." dedi.
Satıcı boncuk boncuk terleyen alnını silerken "Sağol Ablam. Ama şikayet eden de çok." dedi.
Nazlı şaşkın şakın bakarak.
"Aaa neden ki?" Dedi.
"Neden olacak çok bağırıyormuşuz rahatsız olmuyorlarmış sesimizden."
"İyi de siz seslenmeseniz ben sizi nasıl duyacaktım?"
"Bilmiyorum ki abla ilk defa teşekkür aldım. Valla ben de şaşkınım. Haydi kal salıcakla." diyerek işine geri döndü.
"Taze patates soğann..."
Nazlı patatesleri yukarı çıkarırken insanların neden bu durumdan şikayetçi olduklarını düşünüyordu. Halbuki kendisi çok mutlu olmuştu. Kapısına kadar getirilmişti ihtiyacı.
"İnsanlar neden ayağına gelen hizmete memnun olmazlar?"
Patates, soğan diye seslenen birisine neden kızılıp şikayet edilir ki? Adam rızkının peşinde…
Yine aklına anneannesi geldi. Bu ara sesini kulaklarında daha çok duyar olmuştu. "Şikayeti olanın şükrü olmaz yavrum."
Şikayetlerini ortadan kaldırmayı istediği ve zamanla arasına büyük mesafelerin girdiği insanları düşündü sonra. İmkanların içinde boğuluyorlardı sanki.
Akla ne gelirse, başkaları tarafından karşılanıyordu ama yüzleri yine de gülmüyordu.
Her istediği zaten onlar istemeden önceden eve gelmiş ve bunun için de bir emek harcamamış olanların yorgunluktan parmaklarını kaldıramadıklarını gördüğünde hep şaşırmıştı.
Yemekleri önlerine konduğunda, temizlikleri yapıldığında teşekkür etmeyi bir kenara koyup, eksikleri göstermelerini şaşkınlıkla izlemişti.
Bu konuda böyle bir açlıkları olmadığı gibi yapılıp edilenlerin de onlar için de bir anlamı yoktu.
Aşırı tok olan insanın aklına teşekkür de, şükür de gelmiyordu işte.
Şükretti. Kalben şükretti…
"Hayat ne garip teşekkür ve şükür için patates soğana ihtiyaç varmış meğerse." diye gülümseyerek patatesleri soymaya koyuldu...
Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.
Yorumlar
Yorum Gönder