SAKIN DURMA


Kimi zaman biz fark etmeden bir mola veririz hayata. Kimi zamansa hayat bizi kenara çeker, “Biraz soluklan.” der. Molaya çıkmak kimin fikri olursa olsun; er ya da geç, moladan dönmek kişinin kendi seçimidir.

Faruk’a da hayat önce “Biraz soluklan.” demiş; o ise adeta süresiz bir mola vermişti. Çünkü hayatının bir dönemi hiç de istediği gibi gitmemişti. Bu dönemde motivasyonu düştü ve bir türlü yeniden başlayamadı. Hayat akıyordu; çocuklar büyüyor, mevsimler birbirini kovalıyor, insanlar evleniyor, aile oluyor, yaş alıyorlardı. Ama Faruk durmuş ve bir daha da harekete geçememişti.

Faruk üniversiteyi bitirdikten sonra akademik kadroda devam etmek istemiş, asistan olmuştu. Planlı, çalışkan, umut dolu biriydi. Hedeflerini yazar, sıkı çalışır, her yeni güne hevesle başlardı. Ama rekabet büyüktü; kendisi gibi birçok asistan vardı. Ve öğretim görevlisi kadrosu için bir kişilik kontenjan bulunuyordu.

Aslında rekabet ettiği arkadaşlarından, kendisini öne çıkaran özellikleriydi girişken ve cesur oluşu. Söylenmesi gerekeni açık yüreklilikle söyler, düzeltilmesi gerekeni düzeltmeye çalışırdı. Fakat bu özelliği takdir edildiği kadar, rahatsızlık da veriyordu. İşte bu yüzden, kadroyu hak etmiş olmasına rağmen, kendisi değil, bir başkası öğretim görevlisi olmaya hak kazandı.

Kendisine yapılan bu haksızlık Faruk’u çok sarstı. Üzerinden haftalar geçmiş olmasına rağmen aklından bir türlü çıkartamıyor, yoluna devam edemiyordu. Sanki maraton koşusunda tam ipi göğüsleyecekken birisi ona çelme takmış, hemen arkasındaki yarışı kazanmıştı. 

O ise yere düşmüş; “Bu benim başıma nasıl geldi, yarışı ben kazanacaktım, benim hakkımdı.” diye dövünmekten, bir türlü düştüğü yerden kalkmayı becerememişti.

Bir arkadaşı kafasını toparlaması için bir müddet her şeyden uzaklaşması gerektiğini söylüyordu. Bu fikir ona mantıklı geldi, zaten nasıl olsa artık öğretim görevlisi olamayacaktı. Bu yüzden onca emek verdiği üniversiteden ayrıldı. Başka üniversitelerin sınavlarına girmeyi düşünüyordu ama önce biraz ara vermeye karar verdi. Ancak bu mola süreci önce haftalara, sonra aylara, sonra da yıllara döndü. Geçen yıllar boyunca kendisi duruyordu evet ama dünyayı suçlamaktan da vazgeçemiyordu. Yine de elini kolunu kaldıracak hali yoktu hiç! Sanki vücudunun elektrik şalterleri atmıştı ve biri gelip açmadan tekrar hareket etmesi mümkün değildi.Evinden çıkmıyordu, saçı sakalı birbirine karışmıştı.  Artık öğretim görevlisi olmak gündeminde bile değildi. Masasındaki kitaplarının üzerleri tozlanmış, defterleri sağa sola dağılmıştı.

Bir sabah telefonuna düşen bir bildirime nedendir bilinmez gözü ilişti;

Kariyer Zirvesi: Konuşmacı: Hasan Akın.”

Bir an durdu, ismi okurken kalbi tuhaf bir şekilde sıkıştı. Asistanlık yaparken, derslerinde ona yardım ettiği o çekingen, notlarını fotokopiyle çoğaltan Hasan mıydı bu? İçinde, karşı koyamadığı buruklukla karışık bir merak uyandı. Hemen tarihine, saatine ve nerede yapılacağına baktı.

Acaba şalterleri açacak olan, eski öğrencisi Hasan mıydı?

Saçları taranmış, sinekkaydı tıraşı ile  seminer salonuna girdiğinde içeriyi beklediğinden kalabalık buldu. Sahneye baktı. Evet, oydu… Yıllar önce kendisinden ders alan ama şimdi sahnede yüzü ışıl ışıl parlayan Hasan. Kendisiyle eski öğrencisini istemsizce kıyasladı, pişmanlık benzeri bir duygu içini şöyle bir dolaştı. Hasan elinde mikrofon, kendinden emin bir ses tonuyla konuşuyordu;

"Başarı bir anda gelmez. Her gün küçük küçük adımlarla ilerlemeli, tıpkı damlayan su gibi. Toprağa sabırla damlarsan, sonunda mutlaka yeşerirsin. Ama ne olursa olsun hareketinizi durdurmayın, yolunuza devam edin!”

Faruk o anda; birden bomboş geçirdiği yılları düşündü, nasıl bu hale geldiğini. O, gençliğinde önde olan parlak biriydi. Azimliydi, hedeflerini çizmişti. Ama haksızlığa uğradığı için depresyona girmiş, kendisini bir daha toparlayamamıştı. Her geçen gün, içinden bir parçayı alıp götürmüştü. Bir zamanlar içine sığmayan o heyecan, yerini sessiz bir teslimiyete bırakmıştı.

Seminerden sonra Hasan kalabalığın arasında onu fark etti. Bir an durdu, sonra gülümseyerek yanına geldi. İçtenlikle;

“Abi! Seni görmek ne güzel! Senden o kadar çok şey öğrendim ki!” dedi.

Faruk gülümsedi, ama gülümsemesinin ardında bir gölge vardı.

“Demek ki bayrağı sen devralmışsın.” dedi.

Hasan ciddileşti, sonra sakin bir ses tonuyla;

“Belki de sen biraz dinlenmeye çekildin, ben de senin bıraktığın yerden devam ettim.” dedi. 

O cümle Faruk'un içini ısıttı. Uzun zamandır hissetmediği bir umut kıpırdadı içinde. Belki geç kalmıştı evet ama hiçbir şey tamamen bitmiş sayılmazdı. Toprak kurusa da insan isterse yeniden ekebilirdi!

O akşam eve döndüğünde masasının başına oturdu. Dağılmış defterini topladı, dolu dolu başlamış sayfaların devamı bomboştu. Ama bu kez o boşluk korkutmadı onu. Kalemini eline aldı, sayfanın en üstüne yavaşça yazdı: “Yeniden başlıyorum.”

Önce küçük bir plan yaptı kendine. Her gün sadece biraz biraz okudu ve yazdı. Zamanla haftada bir makale bitirmeye başladı. Açığı kapatmak ve bilgilerini güncellemek için kitaplarına gömüldü tekrar. Üniversitelerin sınav tarihlerine göre bir çalışma programı oluşturdu. Sabahları düzenli yaptığı hafif yürüyüşler sıkı bi spora dönmüştü. Artık neredeyse kaslı sayılırdı. Küçük ama kararlı adımlar, ruhundaki pası silmeye başlamıştı. Adım adım, yeniden inşa ediyordu kendini, yıllardır nadasa bıraktığı toprağını azimle sürer gibi. Ve artık göremediği kadar uzaklaşmış hedefini ufuk çizgisinde yeniden görmeye başlamıştı!

O gece Faruk, defterinin kenarına bir cümle not etti. Yıllarına mal olan, Hasan’ın söylediği o cümleyi:

Sakın durma!”

Ama onun bu cümleye ekleyecekleri vardı. Çünkü insan, başına ne gelirse gelsin hareketine devam ettiği sürece hayatta yol alabiliyordu. Ve yol aldıkça iyileşebiliyordu.  Hiçbir kapı kilitli değildi. Umut kapısı henüz kapanmamıştı. Evet, senelerdir tarlasını sürmüyordu. Ama şimdi bu yeni, canlı Faruk, yıllardır nadasa bıraktığı toprağını yeniden ekmeye başlamıştı ve içinden bir ses, hasadının daha bereketli olacağını söylüyordu.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

 

Yorumlar

  1. Yeniden başlayabilmek ne güzel şey 😌

    YanıtlaSil
  2. Şifa arıyorsa İnsan kendi emeğinden başkası değil beklediği...

    YanıtlaSil
  3. Bazen insanın üzerine çöker o isteksizlik ve insanların bir anahtar kelimesi olmaz her zaman. Kendini yetiştiren motive eden birisi haline gelmek çok ta kolay olmaz… O yüzden iyi ki Deneyimsel Öğreti var 💕

    YanıtlaSil
  4. Umuda ihtiyaç duyduğumuz şu zamanlarda herkes için motive edici bir yazı olmuş. Emeği geçen herkesin eline sağlık

    YanıtlaSil
  5. Sakın durma…
    Başarının kilit cümlesi…

    YanıtlaSil
  6. Hareketi durdurmamak ne kadar da önemli... hatırlatma için teşekkürler... kaleminize sağlık...:)

    YanıtlaSil
  7. Sakın durma ❤️

    YanıtlaSil
  8. Hayat seni elemeden sen kendini eleme…. Gün doğmadan daha neler doğar….

    YanıtlaSil
  9. Çok güzel bir hikaye,yazan arkadaşın kalemine sağlık.Vazgeçmemek ,yeniden ayağa kalkmak ,yeniden yeniden niyet tazelemek çok kıymetli

    YanıtlaSil
  10. Ve Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır…🥹
    Elinize emeğinize sağlık çok hoş

    YanıtlaSil
  11. Hareket canlı tutuyor insanı.. durağan şeyler tozlanıyor, çürüyor...
    Evet "Dinlen ama yöntemini değiştir ve devam et⚘️" Sakın durma 🥰

    YanıtlaSil
  12. İnsan sonuç odaklı olduğunda olumsuzluklar onu demoralize ediyor. Motivasyonu kalmıyor. Ancak insan sabırla sebeplere odaklandığında pes etmediğinde hiç beklemediği kapılar açılıyor… Kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  13. Benzer durumlar herkesin yaşantısında sanki.. Şikayet etmeyip yola devam edebilmek nasip olsun

    YanıtlaSil
  14. Bedelinize sağlık ihtiyaç giderdi 🤍

    YanıtlaSil

Yorum Gönder