ADI TOPRAK OLSUN

 

Her pazar olduğu gibi o gün de ailece büyük bir keyifle bahçede vakit geçiriyorlardı. Bahçe dediklerine bakmayın aslında ağaçlar, karmaşa ve toz vardı. Karışıktı henüz işler. Uzun zamandan beri kullanılmamış bir bahçeyi satın almışlardı. Ama bu bahçe, Eren ile Duygunun üç çocuğu: Süleyman, Kerem ve Defne için sanki bir cennetti. Böcekleri incelemek, ceviz ağaçlarına tırmanmak, toprağa dokunmak Onlar için bundan daha büyük bir mutluluk yoktu. Hele bir de yan komşunun kedisi onlara misafirliğe geldiğinde, sevinçleri ikiye katlanır, şen kahkahaları bütün bahçede yankılanırdı.

Ama bir gün bahçelerinde farklı bir misafirle karşılaştılar; bir sokak köpeği Köşe bir yerde, sessizce oturuyordu. Gözleri korku doluydu, tüyleri kirli, bedeni zayıftı. İnsanlardan uzak duruyor, çocuklar yaklaştıkça geri çekiliyordu. Onun bu ürkek tavrı daha önce hayli hırpalandığının işareti gibiydi. İnsanda merhamet duygusu uyandıran bir tarafı vardı.  

Çocuklar köpeğin güvenini kazanmak için acele etmediler. Bahçeye her indiklerinde uzaktan biraz yemek bırakıyorlardı. Yemesini bekliyorlar ama zavallı köpek aç olmasına rağmen, korkudan mıdır bilinmez; yemeğe yaklaşmıyordu. Ancak onlar gittikten sonra sessizce yaklaşıyor ve yemeğini yiyordu. Haftalar böyle geçti. Her defasında onu orada bulmak, çocukların içini ısıtan bir detaydı artık. Sonra bir gün, Kerem usulca yanına yaklaştı. Bir yandan elini yavaşça köpeğin burnuna doğru uzatırken bir yandan da  kardeşlerine fısıldıyordu.

“Bakın, bu sefer gözlerimize baktı…”

Onlardan artık çekinmediğini gösteriyor, kendisine uzatılan eli ilgiyle kokluyordu! O korkak bakışlarda bir şey değişmişti; sanki “Artık güvenebilirim.” diyordu. Zamanla yanlarına daha çok sokulmaya başladı. Artık kuyruğunu sallıyor, Defne’nin attığı topun peşinden koşuyordu. Ama hâlâ sanki hastaydı.

Bir pazar Eren, veteriner çağırdı. Köpeği muayene ettirdiler, tedavilerini yaptırdılar. Köpeği güzelce yıkayıp pirelerinden arındırdılar. O günden sonra, bahçeden hiç ayrılmadı. Sanki “Bana kucak açtığınız için teşekkür ederim.” der gibi bakıyordu.

Bir tek eksik kalmıştı: Bir isim. Kerem, "Linda olsun!” dedi. Süleyman hemen atıldı: Hayır, Dost olsun, çünkü bize dost oldu! Defne ise parmaklarını çamura batırıp yere kalp çizdi, sonra gülümseyerek, Abi nolur! Rengi gibi adı da Toprak olsun! dedi.

Toprak, ilk zamanlar bahçeye açılan balkonunun merdiven boşluğunda uyuyordu geceleri. Kendince küçük bir yaşam alanı oluşturmuştu. Günden güne birbirlerine biraz daha alışmanın etkisiyle olsa gerek, çocuklar kafa kafaya verip bir kulübe yapmak için kolları sıvadılar. Doğruca bahçeye koştular, kulübe yapacakları bölümü belirlemeye. Üçü de bahçenin farklı bir köşesine yapmak istiyordu kulübeyi. Defne tüm şirinliği ile abi ve kardeşini ikna etmiş, bahçe kapısının sağ tarafında kalan selviyle vişnenin arasına kulübeyi yapmaya karar vermişlerdi. Hemen ahşap malzemeler için marangozun yolunu tuttular. 

Marangoz Mümtaz, çocukların bu güzel projesine pek memnun olmuş olacak ki bir güzellik de kendi yapıp üç kardeşin kumbaralarını birleştirerek oluşturdukları bütçeye denk gelecek bir fiyat belirlemişti. O haftasonu babalarının da desteğiyle kulübeyi nihayet bitirmişlerdi. Tabi ki açılış kurdelesini çevredeki çocukların coşkulu alkışları arasında veteriner hekim kesmiş, rutin kontrollerini üstlenme sözü vermişti.

Toprak'la ilgilenmek üç kardeşin ekip ruhunu pekiştirmişti. Abileri Süleyman’ın yönetiminde küçük bir bakım ekip olmuşlardı. Üçünün de çok mühim görevleri vardı. Defne sabahları uyanır uyanmaz bahçedeki kulübeye koşuyor su ve mama kaplarını kontrol ediyordu. Eren ise temizlik işlerinden sorumluydu. Çocuklar küçük misafirin bakımı ile meşgul oldukça ona karşı besledikleri sevgi de artmaya başlamıştı. Toprak sevildikçe serpiliyor, sadece çelimsiz bedeni gelişmiyor aynı zamanda bahçelerine tanrı misafiri olduğu Kaya ailesiyle arasında oluşan bağ da günden güne güçleniyordu. Çocuklar Toprak için çabaladıkça onlar için daha değerli hale geliyordu. Toprak, yalnızca bir köpek değil; onların arkadaşı olmuştu. Bahçeye her gelişlerinde ilk o koşuyordu yanlarına. Defne saçlarını okşarken, Kerem de sırtına sarılıp fısıldıyordu:

“İyi ki geldin Toprak…”

Yine bir akşam bahçede oturmuş bir yandan çaylarını içiyor, bir yandan da Toprak’la oynayan çocuklarını seyrediyorlardı. Günün yorgunluğu ile ikisi de yavaşlamış; geceyi aydınlatan dolunayın etkisiyle düşüncelere dalmışlardı.  Bu sakinlik huzur verse de bir süre sonra Eren sessizliği bozdu, çocuklarına bakarak:

“Baksana ne kadar mutlu görünüyorlar, işe yaramanın mutluluğu bu. Bedel ödemenin yaşamı dönüştürücü etkisini bir kez daha gösterdiler bize. Doğru yere bedel ödemek ne güzel.” dedi. Duygu gülümsedi.

“Evet.” dedi, “Kıvamında olduğunda hem verenin hem alanın kalbini güzelleştiriyor.”

Bir sokak köpeğine sevgiyle yaklaşmak, sadece o köpeğin değil, çocukların da dünyasını değiştirmişti. Ve o günden sonra bahçenin toprağı, sanki biraz daha sıcak, biraz daha canlıydı.

 

"Deneyimsel TasarımÖğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık", "Başarı Psikolojisi" ve "Sakınmada Ustalık" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

 


Yorumlar

  1. Köpek sevesim geldi😃

    YanıtlaSil
  2. Veren el olmak, birilerine iyi gelmek kadar güzel kaç his var ki bu hayatta? Üstelik yaş farketmeksizin bu böyle… sıcacık bir yazı, kaleminize sağlık!

    YanıtlaSil
  3. Çok keyifli bir yazı olmuş. Elinize sağlık. Bu aralar kitap okuyamıyorum derken bu küçük hikayeler bana çok iyi geliyor.

    YanıtlaSil
  4. Bedel ödememin kıymeti ne güzel anlatılmış! İnsanın içini sıcacık yapan bir yazı, bu soğuk günlerde…

    YanıtlaSil
  5. Çok keyifli bir yazıydı... Sevgi ve güven emek istiyor... Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  6. Sevgi, güven ve sorumluluk almak küçük yaşlardan itibaren kazanılır.

    YanıtlaSil
  7. İnsanın yaptığı hiç bir iyilik karşılıksız kalmıyor kendisine mutlaka bir katkı sağlıyor..
    Tıpkı Duygu, Kerem ve Defne’nin kalplerini birleştiği gibi :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder