MAYANIN SIRRI

  

 

Saatin alarmı çalmadan gözlerini açtı Murat. Henüz güneş doğmadığından, karanlıkta el yordamıyla alarmı kapatıp hazırlanmaya başladı. Havanın serinliği içini ürpertmiş, sıcacık yatağından çıkıp soğuk karolara bastığı için ayakları buz kesmişti. Uzun süre de ısınmayacaklardı…

Evden çıkıp hızlı adımlarla bomboş sokakta yürümeye başladı. Elleri ceplerinde, sanki sabahın soğuğundan korunuyormuş gibi başı da önünde yürüyerek fırına vardı. Hava yeni yeni aydınlanıyordu ama iyiden iyiye soğumuştu. İçeri girince ilk iş fırını çalıştırmak oldu. Biraz sonra buz gibi dükkan ılıyacaktı.

Murat vakit kaybetmeden işe koyuldu. Günün ilk işi ekşi mayayı beslemekti. Tezgahta duran ekşi maya teknesinin kapağını zorlukla açtı. Tekne derin olmasına rağmen içindeki maya taşmış, kapakla tekneyi birbirine sıkı sıkı yapıştırmıştı. Mayanın kocaman hava kabarcıklarıyla dolu, lastik gibi uzayan  formu; iştahının da keyfinin de yerinde olduğunun işaretiydi. Murat mayanın mutlu olduğunu her gördüğünde kendisi de mutlu olurdu! Ve bu mutluluğu günün bu saatlerinde mutlaka yaşardı…

Mayayı besledikten sonra, dolapta dünden beridir mayalanmakta olan tepsileri dışarı çıkarmaya başladı. Her tepsiye tek tek bakıyordu. “Güzel mayam benim, çok güzel çalışmışsın, aferin sana!” diye konuştu kendi kendine. Mayasıyla ve en sevdiği ekşi mayalı kruvasanlarıyla konuşmayı adet edinmişti son zamanlarda.

Fırını Murat’ın babası kurmuştu. Ekmek ustasıydı babası. Bütün çocukluğu fırındageçtiğinden olsa gerek; kendisi de baba mesleğine sarılmıştı sıkı sıkı. 19 yaşındaydı henüz, ama tek başına çekip çeviriyordu fırını. Babasını birkaç ay önce beyin kanamasından kaybetmişti. Aslında henüz 55 yaşındaydı, gençti. Bu yüzden herkes için büyük bir şok olmuştu ölümü. Annesi nasıl devam edeceklerini kara kara düşünürken Murat fırını tek başına çalıştırmaya gönüllü olmuş, işin başına geçmişti.  

Murat alaylı olarak yetişmişti babasının yanında ama ekmeği, ekşi mayayı, buğdayı, unu tüm detaylarıyla araştırmış, öğrenmişti. Babasının ekşi mayalı ekmek geleneği vesile olmuştu onun bu kadar bilgi sahibi olmasına. Henüz küçük bir çocukken tanışmıştı ekşi mayayla, hayranlığı da o zaman başlamıştı. Un ve suyun birbirine karışıp başkalaşması; yeni, canlı bir forma dönüşmesi onu adeta büyülemişti! Büyüdükçe ekşi mayayı daha farklı ürünler için neden kullanmadıklarına şaşırıp onlarca deneme yapmaya başlamıştı. Nihayetinde ismini çokça duyduğu, ‘zengin yiyeceği’ dedikleri kruvasanı ilk defa tattığında, tam o an; kruvasanın çıtır çıtır katmanlarını, tereyağının mis gibi kokusuyla çiğnerken, bu kat kat lezzeti ekşi mayayla birleştirmeye karar verdi.

Babası fırında sadece ekşi mayalı ekmek satardı, ta ki Murat ekşi mayalı kruvasan yapmaya başlayana kadar. Ama elbette bu süreç kolay olmadı; tüm dikkatini, konsantrasyonunu yapabileceği en iyi kruvasana yönlendirdi. Bunun için elini eteğini diğer tüm işlerden çekip günlerce çalıştı. Onlarca deneme çöp oldu ama en nihayetinde yaptığı ekşi mayalı kruvasanları tezgaha koyduklarında, beklemedikleri bir ilgiyle karşılaştılar. Fırınlarının önünde şimdiye kadar görmedikleri kuyruklar oluşmaya başladı; ekşi mayalı kruvasan yemek isteyen. Murat şaşkındı, ama babası doğru kapıdan girmenin ve ortaya doğru sebepler koymanın mutlaka insanı doğru sonuca götüreceğini biliyordu. 

"İki şeyi çok iyi anladın oğlum; ekşi mayayı ve kruvasanı. İyi bildiğin için de ikisini çok güzel tutturdun birbirine.  Öyle olmasa bu iki zor şeyi dize getirmek yerine kendin pes ederdin."

Aslında Murat’ın en büyük motivasyonu; küçükken babasından sık sık duyduğu ve aklına kazınan cümleleriyedi; “Yaptığın işi ya çok iyi yapacaksın ya da hiç yapmayacaksın. Ne yaparsan yap, işini özensiz yapma.”

Ekşi mayanın kıvamına gelmesi, hamurun da karılma zamanının geldiğini gösteriyordu. Islangada güzelim ekşi mayasıyla tuttu hamurunu. Ama öyle hemen işlenmez; ekşi maya demek sabır demektir, hassasiyet demektir, ilgi demektir, özen demektir ve bir de bilgi demektir. Bedelin tam karşılığıdır aslında. Sonra uzun süren ve yavaş bir şekilde fermente olması gerekir ki beslensin, çoğalsın, çalışsın. En nihayetinde mayası geldiğinde tekrar yoğurulmalıdır ki hamur iyice olgunlaşsın. Bundan sonrası ise başka bir aşama; açılacak, incelecek ve tereyağıyla dansı başlayacak. İşte kruvasanı kruvasan yapan o en meşakkatli süreç tam da burası. Öyle bir aşama ki teknik bilgi de devreye girmeli mutlaka; katlamalar. Her katlama doğru kuvvetle ve baskıyla açılmayı, muntazam bir yeniden şekil almayı, soğuk ortamda birkaç saat dinlenmeyi ve tekrar başa dönmeyi gerektirir. Ve bu peş peşe, peş peşe yapılır. Ta ki, on altı katlı muntazam bir hamur bloğu olana kadar. Ancak katlamaların hassasiyetle ve incelikle yapılması gerekir ki o on altı katın her biri kat olabilsin. Uygulanan sıcaklık ve baskı tam kıvamında olmalıdır aksi halde hamur kırılır, tereyağıyla bütünleşir; kruvasan değil tereyağlı poğaçaya döner onca emek. Ki Murat bu poğaçalardan çok pişirmişti.

Son şekli verildiğinde de iş bitmiş sayılmaz. Yine sabır; ekşi mayanın son vazifesini yerine getirmesi için beklemek gerekir. Mayasının gelmesiyle de pişmesi; pişerken açılması, kabardıkça kabarması, kızarması, yağını salması ama en son aşamada bütün bu bedellerin muazzam bir lezzet olarak karşımıza çıkmış olması… Ekşi mayalı kruvasanın hikayesi böyledir işte.

Isırmaya başlayıp yarım dakikada bitirdiğiniz bir kruvasan, içerisinde kaç tane detay ve incelik barındırıyor olabilir? Belki de Murat kendini bulmuştu bu inceliklerde; sabrı, yoğurulmayı, katlanmayı, yeniden şekil almayı, donmayı, pişmeyi… Ve tüm bunların sonucunda büyük kayıpları olsa bile iyi olabilmeyi ve yürüdüğü yolda devam etmeyi.

Eve dönerken kendine ayırdığı kruvasanı yiyordu Murat, uzun zaman olmuştu yemeyeli! Ortasına geldiğinde elindeki kruvasana bakarak konuştu yine onunla;   “Seni zengin yapan, çok uzun bir yoldan geliyor olman, bunu biliyorsun değil mi?”  

 

"Deneyimsel Tasarım Öğretisi" insanın gerçek amacını amaç edinmiştir.

Doğru karar alabilmek, doğru seçimler yapabilmek için insanı açık bir bilince yönlendirir. Problemlerin gerçek çözümlerine yönelik stratejiler verir.

"Kim Kimdir" ile başlayan, "İlişkilerde Ustalık", "Başarı Psikolojisi" ve "Sakınmada Ustalık" ile devam eden programları insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

 

Yorumlar