BİR KONSERVE HİKAYESİ


Nesrin, yatak odasının perdesinden süzülen güneş ışığıyla gözlerini açtı. Yıllık iznini almış, anne babasının yanına, memleketine gelmişti. Hem biraz dinlenmek hem de annesine destek olmak istiyordu.

Annesinin hazırladığı mis kokulu yatağın içinde gerinip durdu. Köyün havası o kadar iyi gelmişti ki yataktan hiç kalkası yoktu. Ama bugün yoğun bir gün olacaktı. Yapması gereken pek çok iş vardı. Hepsini tek başına üstlenme düşüncesiyle birden yataktan fırladı. Nesrin’in kışın mutfağında pişen tüm yaz sebzeleri annesinin evinde konservelenirdi. Bu yıl annesini fazla yormadan işleri kendi halletmek istediği için iznini özellikle bu zamana denk getirmişti.

Kısa bir kahvaltının ardından dün yıkayıp kurulanmaya bıraktığı domateslere baktı. 

"Anne bu kadar yetmeyecek Zeynep teyzeler hala bahçesinden çıkanları satıyor mu?" 

"Yok kızım onunki de bitti artık, üst mahalledeki pazara gitmek lazım, şimdi çıkarsan onlar daha tezgaha koymadan alıverirsin." 

Nesrin çantasını alıp kapıya yönelmişken annesi arkasından bağırdı: "Giderken Nazlı Hanım’ı da al. Zor yürüyor ona da destek olursun."

Köy pazarı, şehirdeki pazarlar gibi değildi. Ürünler halden değil bahçelerden çıkanlar olduğu için çok daha az tezgah olurdu. Nesrin ilk tezgahtan ihtiyacını görmüştü. Nazlı Hanım'ın da aldıklarını arabaya yerleştirirken "Nesrin kimler geliyor yardıma?" diye sordu Nazlı Hanım. "Yok kimse Nazlı Teyze, kim gelsin? Ben halledeceğim." 

"Olur mu kızım öyle şey, burasını şehir mi sandın? Burada işler beraber görülür. Dur sen o işi bana bırak." Bu Nesrin’in çok aklına yatmasa da sesini çıkarmadan arabayı çalıştırdı.

Eve gider gitmez bahçede domatesleri, biberleri yıkmaya koyulmuştu. Annesi de içeride yemeği hazırlıyordu. Nesrin domatesleri yıkadıkça, yıkanacaklar eksilmek yerine artıyor gibi gelmeye başlamıştı. "Bu işi kolay sandım ama bunca domates nasıl soyulur, nasıl doğranır? İnsanlar nasıl bir günde hallediveriyorlar?" diye karamsarlığa düşmeye başlamıştı. Aslında Nesrin mutfağı sever ve eli de lezzetliydi ancak konserve işlerini hiç kendi yapması gerekmemişti. Annesi her yıl ona kavanoz kavanoz gönderirdi. "Tabi bekara eşini boşamak kolay. Bak hiç yapmadığım halde nasıl azımsamışım" diye düşünüp eyvahlandı biraz.

Nesrin bu düşüncelerle biraz umutsuzluğa kapılmıştı ki bahçe kapısından Nazlı Hanım ve yanında ondan daha genç kadınlar belirdi. Off bir de misafir mi? Hay ALLAH nasıl olacak derken Nazlı Hanım'ın "Ne o Nesrin, biz olmadan konserve işe mi başladın" diye kıkırdayarak içeri girdi. Nesrin ne olduğunu anlamamıştı ki sonra Nazlı Hanım’ın "dur o işi bana bırak" değişi aklına düştü. "Saz arkadaşlarım ile geldim Nesrin kızım. Pazardaki o zor yürüyen kadına sanki genç kız enerjisi gelmişti. Bak!" dedi, yanındaki mavi gözlü zarif kadını göstererek, "Soyma işi Zehra Hanım’dan sorulur ona keskin bıçak diyoruz." 

"Ateş ise Gülden Hanım’ın işi" derken gösterdiği kadın biraz daha iriceydi. Hani söyle istese seni de kaldırıp kenara koyabilecek tiplerden. "Kim bahçede ateş yaksa ondan destek alır."

"Kavanozlamada Emine Hanım çok iyidir. Onun elinden geçip de tutmayan kavanoz görmedim ben." 

"Aman Nazlı teyze utanıyorum ama deme öyle" derken Nesrin’in ne söylendiğini anlamadığını görünce; "Yani kapakları ileri geri yapıyorum ondandır herhal ben kapatınca konserveler tutuveriyor, kapakları atmıyor. Bir arada olduk mu ikindi çayına kalmadan bitirmiş oluruz. Alim ALLAH."

Nesrin’in gözleri sevinçle parladı. Karşındaki ekip tam profesyonel olmuştu anlaşılan bu konuda. İşin hoş tarafı bir de eğlenceleri ile gelmişlerdi. "Şu Zehra var ya, eli hızlıdır ama asıl mahareti fıkraları. O anlatır bir güleriz." dedi Nazlı Hanım.

2 saate kalmadan iki koca kazan kaynamaya başlamıştı. Bir taraftan Zehra anlatıyor, herkes kıkırdıyor. O yorulunca Nazlı Hanım yanık sesi ile bir türkü söylüyordu. Herkes arı gibi çalışıyordu ama sanki dünyanın en eğlenceli işini yapıyor gibiydiler. Ne güzel adetlerimiz var diye düşündü Nesrin. 2 saat önceki paniğini şimdiki keyfi almıştı. Bir taraftan çayı koyup diğer taraftan son kavanoz kapatılırken hayat böyle daha da güzel diye düşündü Nesrin. Bir arada…


Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

  1. Hayat birleşince hem kolay, hem de güzel :)
    Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  2. Hayat birleşince hem kolay, hem de güzel :)
    Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  3. Ne güzeldi eskiden hala yapabilen varsa ne güzel, öyle ise bizde neden birlik olanlardan olmayalım😊

    YanıtlaSil
  4. Bir arada yapılan işler oldum bittim keyifli olur zaten. Unuttuk gerçekten bunları

    YanıtlaSil
  5. Emeğinize sağlık 😌

    YanıtlaSil
  6. Her şey özünde ne kadar da iyi! Hem faydalı hem de güzel🌸 köydeki gibi olmasa da bir tanecik komşuyla bile bu tada yaklaşır sanki insan🥰 çok sıcak bir yazı olmuş, teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder