BİR BAL ARISI MESELESİ - HEDEFE DOĞRU

Deneyimsel Tasarım Öğretisi

Herkesin hayatta iyi olduğu alanlar mutlaka vardır. Kimi böreği öyle güzel yapar ki, börek denince akla o gelir. Bazıları sessiz sedasız durur ama bir cümle söyler, onun cümlesi çok lafın üzerinde anlam taşır. Kimisi öyle güzel yazı yazar ki okuduğunda içinde bulursun kendini.  Sıklıkla yapabildiğimiz ve iyi olduğumuz anlarımızı normalleştiririz. Halbuki ‘normalin üstünde iyi olmak’ diye de bir şey vardır.

Normalin üstünde iyi olmak birçok alanda iyi olmayı gerektirir. Peki iyi ne demektir? Aslında  tam da “BAL” gibi olmak demektir. Hem faydalı, hem de tatlı mı tatlı, lezzetli mi lezzetli, keyifli mi keyifli olmaktır.

Bal arıları, böcek türleri arasında normalin üstünde iyidirler. Çünkü diğer böcekler ekosistem için çok önemlidirler ama besin üretemezler. Bal arıları ise insanlar için çok kıymetli bir besin olan balı üretirler.

Bir bal arısının kıymeti sadece bal üretmesi değildir elbette. Küçücük cüssesiyle öyle marifetlidir ki; ona baktıkça onun gibi marifetlenmek ister insan…

İyi de arıları bu kadar iyi yapan özellikleri neler, hiç merak ettiniz mi?

Belki onları yakından tanıdıkça bizler de birer bal arısı gibi; “BAL” gibi olmaya niyet ederiz… 

Bir bal arısının hareketi, hedefine uyumludur. Bal üretebileceği kaynağı arar, kaynağını bulduktan sonraki tek adresi ise kovanıdır. Hayattaki en öncelikli gayesi bal üretmektir ve kovanı dışındaki bütün hareketleri bal üretmeye yöneliktir.

Sevgi yorgunluktan bitmiş bir halde, her zaman oturduğu merdivende; yine aynı pişmanlık - öfke - umutsuzluk sarmalıyla boğuşuyordu. Kendisine baktığında görebildiği tek şey; kocaman bir başarısızlıktı çünkü… Evet, yine başaramamıştı. Zaten ne bekliyordu ki! Kendisi gibi yeteneksiz, beceriksiz birinin devlet orkestrasında ne işi olabilirdi…

Sevgi çocukken tanışmıştı kemanla, annesi boş zamanlarında televizyon seyretmesin diye basit bir keman almıştı. Bir süre oyalanır, sonra sıkılıp bir kenara atar diye düşünmüştü ama Sevgi kemanı o kadar çok sevmişti ki; okuldan heyecanla eve dönüp saatlerce keman çalmaya çalışıyordu. Çıkan berbat seslere dayanamadıkları için onu bir keman kursuna yazdırdılar. Ve böylece Sevgi’nin keman kariyeri resmen başlamış oldu.

Aradan 10 yıl geçmiş, Sevgi  özel bir üniversitenin konservatuar bölümünü biraz zor da olsa kazanmıştı. Aslında en büyük hayali devlet orkestrasında çalmaktı. Bu yüzden hedefi devlet konservatuarını kazanmaktı, ama olmadı… “Bu üniversiteden çok çalışıp yatay geçişle bir devlet konservatuarına girebilirim” diye düşünüyordu. Yine büyük bir hedefi vardı. Ama tıpkı lise sonda olduğu gibi büyük bir heyecanla başlamış, sonra o heyecan sınıf arkadaşı Zafer’e kaymıştı. Evde boş zamanlarında, telefonu kemandan daha çok eline alır olmuştu. Dikkati ise, okuldaki derslerden daha çok Zafer’le gittiği kafelere…

Yatay geçiş sınavına devamsızlıklarından dolayı girememiş, not ortalaması çok düşük olduğu için de bir üst sınıfa geçememişti. Bu yüzden okulu bıraktı çünkü bursunu kaybettiği için okul taksitini karşılayamayacaklardı. Bu sırada Zafer’den ayrılmış, depresyona girmiş, kafa dağıtmak için bir kafede garsonluk yapmaya başlamıştı.

“Bunca yılı günde 10 saat masalardan boşları toplamak için mi harcadım ben!” düşüncesinden kendini alamıyordu Sevgi. Oturduğu merdivende sinirden tırnaklarını yerken, yine her zaman yaptığı gibi annesini, babasını, Zafer’i, kendini, okulu, öğretmenlerini; yani hayatındaki her şeyi suçlamış yine de içi rahatlamamıştı. Kemanını eline aldığı o ilk zamanlarını hatırladı; heyecandan uyuyamadığı, kurduğu hayalleri, hedeflerini… Şimdi elinde hiçbir şey kalmamıştı. Aslında.. neredeyse hiçbir şey; kemanı hala odasındaydı! Olabilir miydi; tekrar başlamak? Belki bu sefer hedeften sapmadan…  

Hayatta başarılı olmak istiyorsak, öncelikli olarak bir hedefimizin de olması gerekir. Elbette bir çoğumuz kendimize bir hedef belirleriz; büyük veya küçük. Ama çoğu zaman o hedefe doğru yola çıkmış olsak da hedefe ulaşamayız. Kimi zaman yol çok uzun ve zahmetli gelir, kimi zaman da hedefe doğru yürümek yerine başka yollara sapar, yolu da hedefi de unuturuz. En nihayetinde hayatımızda biriktirdiklerimiz daha çok başarısızlıklarımız olur. Çünkü aslında başarı, hedefe varmak değil; o hedefe varmak için doğru sebepleri oluşturmaktır. Yani aslında biz kendimize bir hedef belirlediğimizde ve bütün hareketlerimizi, yapıp ettiklerimizi o hedef doğrultusunda dizayn ettiğimizde; tıpkı bir bal arısı gibi marifetlenmeye başlıyoruz. 

Bal arısı olmak öyle kolay değildir! İşi sadece bal üretmek gibi görünüyor olabilir. Ama daha da yakından baktığınızda, sadece bal üretirken bile farklı bir çok becerisi olduğunu fark edersiniz…

Bu küçük bal arıları, bizleri biraz daha şaşırtmaya devam edecekler… Ne zaman; Yazımızın bir sonraki bölümünde🙂

Deneyimsel Tasarım Öğretisi tutarlı, uygulanabilir, anlaşılabilir, faydalı bilgilerle hayatımızı kolaylaştırmamızı sağlar. Bu bilgilerle insan ailesiyle, arkadaşlarıyla, müşterisiyle nasıl daha etkili bir iletişim kurabileceğini öğrenir.

Yorumlar

Yorum Gönder